Kırşehir |
Bir dönem adına
Gülşehir denilmiştir, Kırşehir, tarihte yeniden canlanışını
Anadolu Selçuklularına borçludur. Özellikle XI. yüzyıldan sonra
Kırşehir'in ilim ve güzel sanatlar dalında büyük bir ağırlığı
olduğu gözlenmiştir. 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı'ndan
sonra Moğollar Anadolu'ya hakim olmuştur. Bu dönemde Kırşehir'e
vali olarak atanan Cacaoğlu Nureddin, Moğollara karşı barışçıl
bir siyaset güderek Kırşehir'i bayındır bir duruma getirmiştir.
Cacabey: 1240
yılında Kırşehir'de doğduğu sanılmaktadır. 1256-1277 yılları
arasında Selçuklu Devletinin yöneticilerinden Muhittin Süleyman
Pervane'nin yakınlığını kazanmış, kendisine Kırşehir ve
yörenin yöneticiliği verilmiştir. Akıllılığı ve
becerikliliği sayesinde, Anadolu'yu istila etmiş olan Moğollarla,
Selçukluları dengeli bir biçimde idare ederek her ikisinin
güvenini kazanmıştır. Bu sırada çıkan bazı isyanları
bastırmış ve Selçuklular'ın önde gelen bir emiri olmuştur.
Yöre insanları onu büyük bir yönetici olarak tanımışlardır.
Dilde Türkçenin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Anadolu'da bir
çok vakıf, hayır kurumunun yapılmasına öncülük etmiştir.
Eskişehir'de bir cami ve bir han yaptırmış Kırşehir'de bugün
varlığını sürdüren Cacabey Camii onun eseridir. Vakfıyenin
mallarının gelirini, hayır kurumlarına ve bilim kuruluşlarına
harcanmasını istemiştir. Mısır Memluk Sultanı Baybars ile yakın
ilişkileri olan Cacaoğlu Nureddin, Rumlarla savaşırken şehit
düşmüştür, türbesi Kırşehir'dedir. Bu dönemde
Kırşehir, Türk Kültür Merkezlerinin en önemlilerinden biri
haline gelmiş olup, Türk dilinin öncüsü Aşıkpaşa, Gökbilim
Medresesinin kurucusu Cacabey, Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi
Evran-ı Veli, Süleyman Türkmani, Ahmedi Gülşehri, Hacı Bektaş-ı
Veli gibi Türk İslam şair, düşünür ve mutasavvıflarını
yetiştirmiştir. Taptuk Emre ve Yunus Emre'nin de Kırşehir ve
çevresinde yaşadığı göz önüne alınırsa, bu gönül
erenlerinin Moğol istilasına karşı koyarak Türklüğün
Anadolu'ya yerleşmesini sağladıklarını görmekteyiz. Daha sonra
Kırşehir, çeşitli beyliklerin egemenliği altında sık sık el
değiştirmiştir. Son olarak Kırşehir, II. Murat zamanında tam ve
kesin olarak Osmanlılar yönetimine girmiştir. Milli mücadelede,
devletimizin kurucusu Atatürk'e beş gün ev sahipliği yapan
Kırşehirliler Kurtuluş savaşında kendilerine düşen görevi de
yapmışlardır. Sonucunda 210 şehit ve 87 gazi ile de bunu
kanıtlamıştır. 1924'te il olan Kırşehir, 1954 yılında ilçe
yapılarak Nevşehir iline bağlanmış, 1957'de yeniden il olmuştur.
Halen altı ilçesi bulunan; her gün daha da gelişen Kırşehir
geleceğin kültür, turizm ve sanayi merkezi olmaya aday bir kent
konumundadır. İl nüfusunun %65 civarını çiftçi, tarım ve
hayvancılıkla uğraşanlar, geri kalanını ise ticaret ve sanayi
erbabı oluşturmaktadır. Bundan dolayı il ekonomisi tarıma
dayanmaktadır. Şehrin en büyük sanayi şirketi, Türkiye'nin 500
büyük sanayi kuruluşları listesinde ön sıralarda bulunan
lastik, kauçuk ve petro-kimya fabrikası olan Petlas'tır. Ancak
ilimizde gelişmiş bir sanayiden söz edilememektedir, özellikle
tarıma dayalı sanayi sektörü gelişmemiştir. İl sanayisini
küçük ve orta ölçekli kuruluşlar oluşturmaktadır. Kırşehir
ilindeki başlıca tarihi ve arkeolojik eserler şunlardır: Alaaddin
Camii, Lala (Lale) Camii, Ahi Evran Zaviyesi, Kapucu Camii, Cacabey
Medresesi, Melikgazi Türbesi, Kalender Baba Türbesi, Fatma Hatun
Türbesi, Aşık Paşa Türbesi, Kesikköprü Kervansarayı, Üçayak
Kilisesi, ve Kırşehir Kalesi sayılabilir.
1 yorum:
kırşehirim benim gurbetteyim hasretinle yanıyorum
Yorum Gönder