Şirin Kırşehir

9.11.12

Aşıkpaşa Kimdir

Aşıkpaşa Anıtı - Kırşehir
Aşık Paşa (1272-1333)
Asıl adı Ali olan Aşık Paşa 1272 yılında Kırşehir’de doğdu. Mutasavvıf bir aile geleneğinde yetişmiştir. Tanınmış mutasavvıf İlyas’ın torunudur. Babası Muhlis Paşa, Baba İlyas’ın oğludur. Baba İlyas 13. yüzyılın başlarında Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiş, Kırşehir ve çevresindeki Türkmen oymaklarının şeyhi olmuştur. Onlarla birlikte Selçuklu Sultanı ikinci Keyhüsrev’e karşı Babali Ayaklanması’na katılmıştır. Oğlu Muhlis Paşa, Osman Gazi’nin güvendiği ve saydığı adamları arasındadır. Kırşehir’e yerleşen Muhlis Paşa’nın üç oğlundan en büyüğü Alaaddin Ali, baş ağa ya da en büyük kardeş olarak tanınmış Baş Ağa adı, zamanla “Beşe” sonra da “ Paşa “ olarak söylenmiş, şiirlerinde de,”Aşık” mahlasını kullandığı için de asıl adı unutularak “Aşık Paşa” adı, her tarafa yayılmıştır. 13.yüzyılda Anadolu’nun önemli merkezlerinden olan kentte büyük Aşık Paşa, Kırşehir’li Şeyh Süleyman Türkmani’den din ve tasavvuf bilgilerini öğrendi. Ahilik örgütünün “ Mucid”i oldu. Çevresine toplanan Oğuz boylarına dostluk ve kardeşlik fikirlerini aşıladı, onlara Türkçe seslendi, eserlerini katıksız, Öz Türkçe ile yazdı. Bir ara Kırşehir Beyi olarak atandı. Bu nedenle eserlerinde tasavvufi yönünün ağır bastığı dinsel motifler bulunmaktadır. Aşık paşa'nın kimliğini oluşturan başlıca öğe, onun Türk diline verdiği önemdir. Arapça, Farsça, İbranice ve Ermenice dillerini iyi bilmesine karşın eserlerini katıksız öz Türkçe ile ortaya koymuştur. Arap ve Fars kültürlerine ve dillerine duyulan hayranlığı kınamış ve eserlerini Türk dilinde kaleme alarak bu eğilimlere karşı koymuştur. Yapıtlarıyla kendinden sonra gelenleri etkilemiştir. En ünlü yapıtı Garibnâme adlı mesnevisidir bu ahlaki, gizemumesnevisi, Türk tasavvuf edebiyatının büyük eserlerindendir. 3 Kasım 1333 yılında Kırşehir'de vefat etmiştir. Mezarının üzerine mermerden bir türbe yapılmıştır ve bir ziyaret merkezi hâline getirilmiştir.13.yüzyılda Anadolu’nun önemli merkezlerinden olan kentte büyük Aşık Paşa, Kırşehir’li Şeyh Süleyman Türkmani’den din ve tasavvuf bilgilerini öğrendi.Babası Muhlis Paşa ve dedesi Baba İlyas'da tasavvuf ve din büyüklerindendir. Devlet işlerinde yatkın olan Aşıkpaşa bir süre elçi olarak Mısır'da bulunduğu, Anadolu valisi Tumurtas'a yardımcı iken onun başarısız olan isyanı üzerine kaçtığı, bir ara Mısır'da hapsedildiği, Kırşehir'e döndükten sonra öldüğü anlaşılmaktadır. Ahilik örgütünün “ Mucid”i oldu. Çevresine toplanan Oğuz boylarına dostluk ve kardeşlik fikirlerini aşıladı, onlara Türkçe seslendi, eserlerini katıksız, Öz Türkçe ile yazdı. Bir ara Kırşehir Beyi olarak atandı.
Arapça, Farsça, İbranice ve Ermenice dillerini çok iyi konuşan Aşık Paşa, Acem, Arap kültürlerine hayran olanların karşısında bilerek ve isteyerek Türkçe ile çıktı; yabancı kültüre kendilerini kaptıranlara içi yanarak şöyle seslendi.

“Türk diline kimseler bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi bu dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri”..

Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inde Garipnamenin izlerine rastlamak mümkündür. Nitekim aşağıdaki bazı beyitler Mevlid'de, biraz daha düzenlenerek yinelenmiştir.
Allah adın eyüdelim ibtida
K'ondan oldu ibtida vü intiha
Cümle alem yoğ iken ol var idi
Şöyle eksüksüz, Gani, Cebbar idi
Garipname, çoşkun bir şiir kitabı olmaktan çok, mantık ve düşünüşe dayanan öğretici (didaktik) bir eserdir. Garipname'nin dili oldukça sadedir. Aşağıdaki parçada görüldüğü gibi Aşıkpaşa yapıtını bilerek ve isteyerek Türkçe yazmıştır, Farsça ve Arapça gibi Türkçe'nin de bir anlatım dili olduğunu belirtmek istemiştir. Türk diline bağlı oluşu, onun özgün kişiliğini belirler.
Gerçi kim söylendi bunda Türk dili
İlle malüm oldu ma'na menzili
Türk diline kimseler bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi bu dilleri
İnce yolu, ol ulu menzilleri.
Bu Garipname eğer geldi dile
Kim bu dil ehli dahi manabile
Yol içinde birbirini yermeye
Dile bakıp ma'nayı hor görmeye
Tabi mahrum kalmaya Türkler dahi
Türk dilinden anlayanlar ol Hak'kı
Manayı bir bir dilde sanman siz hemân
Cümle diller O'nu söyler bi-güman
Cümle dilde söylenen ol sözdürür,
Cüle gözlerden gören gözdürür.
Aşıkpaşa'nın hem aruz hem de hece ile yazılmış şiirleri, gazel ve ilahileri vardır. Dinsel anlatımlarda Yunus Emre havası sezilir. Asıl gücünü bunlarda göstermiştir. Türbesi Kırşehir Merkezde bir tepe üstünde bulunur.
Benden mi bana bu elem
Aşktan mı yoksa derd ü gam
Bunca belâ, cevr ü sitem
Bilsem nedendir, bilmezem!
Cânân olursa her nihan
Olmaya tende zerre can
Buluban bu sözü iyân
Bilsem nedendir, bilmezem!
Aşık'ta bu hayret nedir,
Ma'şuktaki şehvet nedir,
Derviş, buna hikmet nedir,
Bilsem nedendir, bilmezem!
10000 beyiti geçen marifname adlı eseriyle, mevlüt yazarı Süleyman Çelebi gibi Rumi, Zade Mehmet Efendi eserlerine kaynak olarak Aşıkpaşa'nın eserlerinden faydalanmıştır. Aşıkpaşa maarifnamesini ne maksatla yazdığını şöyle dile getiriyor:
''Gerçi kim söylendi bunda Türk dili,
İlle malum oldu mana ve menzili,
Çün bulasın cümle yol menzillerin,
Yirme öyle Türk ve Tacik dillerin

Bu kitap anın için geldi dile,
Kim bu dil ehli dahi mani bile,
Türk dilinde yeni maniler bulalar,
Türk, Tacik cümle yoldaş olalar,
Yol içinde birbirin yermiye,
Dile bakıp mani hor görmeye.

Garipname'den
Dünyada beş kapı vardır ey safi!
Herbirine can ile kılgıl vefâ.
Her kim ol beş kapıdan alkış ala
Şeksüzin andan çalap hoşnut da
İzit imdi herbirinin adını
Kim bilesin iz bu sözün tadını
Birisi, ata ile anadürür
Biri üstadın değülmü ne dürür?

Biri ahidir, biri şeyh kapısı
Olsa gerek herbirinin tapısı.
Biri hot hazret dürur belli beyen
Beş kapu bunlardurur bingil ıyân
Her birine ne gerektirir bilesin
Ana lâyık kulluğunu kılasın.

Aşıkpaşa Türbesi..

2 yorum:

kültürümüzün mihenk taşlarından biridir Aşıkpaşa, ne mutlu Kırşehir'e

türk diline kimseler bakmazdı her gönül akmaz idi

Haftalık En Çok Okunanlar