Şirin Kırşehir

22.1.13

Kırşehir'de Yaşanan Fıkra Gibi Olaylar


-Bir otobüs firmasında katiplik yapan bir hemşerimiz, “Oğlum hastayım. Ön taraftan bir bilet ver” diyen yaşlı bir kadına “Teyze, ön tarafta dispanser mi var, doktor mu?” diye cevap verir.

-“Öğretmenevi’ne gittiğinde park sıkıntısı çeken öğretmen bir hemşerimiz, sırf Jandarma Gazinosu otoparkına arabasını park edebilmek için subay traşı olur. Otomobilini bırakırken, kendisine “Burası komutanlara ait” diyen nöbetçiye de ensesini göstererek “Biz neyiz?” der ve park sorununu kökten çözer..

-Aynı işi yapan iki esnaf hemşerimiz arasında rekabet tartışması başlar. Birisi, diğerine “Senin üçkağıtçı olduğunu her yerde reklam edeceğim” der. Diğeri de gayet sakin “Benim üçkağıtçı olduğumu herkes biliyor, sen başka bir şeyler bul” diye cevap verir.

-Bir hemşerimiz, arkadaşlarıyla Ankara’da gezerken espri olsun diye bir kasetçiye giderek, kendi ismini söyleyip, “Bu sanatçının yeni kaseti çıktı mı?” diye sorar. Kasetçi de “Ağbi takip edemiyoruz ki, hergün bir şerefsiz sanatçıyım diye kaset çıkarıyor” der.

-24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, bir ilkokul öğrencisi, babasına telefon edip öğretmeni için bir çiçek getirmesini söyler. Babası da büyük bir çelenk yaptırıp, kendi ismini yazdırır ve öğretmene gönderir.

-Bir dilenci, bir hemşerimizden sadaka ister. Hemşerimiz de “Bozuk yok” der. Ancak dilenci gitmez ve “Allah rızası için” demeye devam eder. Hemşerimiz kızar ve kredi kartını çıkararak “ Bozuk yok dedik işte. Post makinen varsa 1 lira çek. Yoksa çek git” der.

-Bir belediye başkan adayına, yerel TV spikeri “Neden aday oldunuz?” diye sorar. Aday hemşerimiz “Sizi tebrik ederim. Gerçekten çok enteresan bir soru” der.

-Üyesi bulunduğu partiye istifa dilekçesi gönderen bir hemşerimize, istifa nedeni sorulduğunda “Cenazeye giderken beni çağırıyorlar, düğünlere giderken haber vermiyorlar” der.

-Unutkan bir doktor hemşerimiz, muayenehanesinden çıkıp hastaneye doğru yola çıkar. Yolda sigara yakmak ister. Rüzgâr karşıdan estiği için ters tarafa döner ve döndüğü istikamette yürümeye devam eder. Tekrar muayenehanesinin önüne gelince yanlış geldiğini fark edip, yeniden hastane yönüne dönüp yürümeye başlar.

-Yaşlı bir kadın, bir eczacı hemşerimizden peynir mayası alır. Ertesi gün eczaneye gelen kadın, eczacıya “Oğlum, peynir olmadı. Mayan bozukmuş” der. Hazırcevap eczacı, mayasına bozuk denmesine içerler, “Teyze benim mayam sağlam, senin sütün bozuktur” der.

-Birkaç aile bir lokantada yemek yeyip, eğlenirler. İçkiyi biraz fazla kaçıran bir hemşerimiz, masada bulunanların sırayla şarkı söylemesini ister. Bazı itiraz eden olursa da, hemşerimiz silahını çıkarıp masaya koyar, “Söylemeyeni vururum” der. Herkes bildiği kadar söylemeye çalışır. Sıra, ısrarcı hemşerimizin eşine gelir. Eşi “Ben söyleyemem, bilmem” derse de, silahın korkusuyla başlar söylemeye. Kadıncağızın öylesine güzel sesi vardır ki, herkes şaşırır. En çok şaşıran da hemşerimiz olur. Şarkı bitince “Ulan fışkı. Senin böyle sesin vardı da, bana yıllardır niye Kel Lömen’in pavyonunda o kadar para harcattın” diye de kızar.

-Ankara Caddesi’ne 3 değişik renkte plastik palmiye dikilmesinden en çok bir esnaf hemşerimiz memnun olur. Nedenini soranlara da “İşyerimin adresini tarif etmek kolay oluyor. Sarı Plastik Palmiye karşısı deyince, herkes kolayca buluyor” der.

-Marketçi bir hemşerimiz, işyerinin 40 saniyelik bir reklamını vermek için yerel televizyon yetkilisiyle görüşmeye gider. Reklamda yeralmasını istediği görüntüleri öylesine uzun sıralar ki, 40 saniyeye değil 10-15 dakikaya bile sığması mümkün değildir. Televizyoncu, marketçiyi sabırla dinledikten sonra, “Siz en iyisi bu anlattığınız projeyi biraz daha geliştirin de, iyi bir belgesel yapalım” der.

-Trafik ekipleri gece geç saatte bir hemşerimizi durdurur ve “alkol aldınız mı?” diye sorar. Hemşerimiz, “Saat kaç memur bey?” der. Trafik polisi de saatin gece 23.30 olduğunu söyler. Hemşerimiz “Beyefendi saati biliyorsun da, niye daha alkol alıp almadığımı soruyorsun. Bu saatte, camiden gelecek halimiz yok ya” der.

-Oğlu veteriner fakültesini kazanan bir hemşerimize, arkadaşları “Haydi gene iyisin, yaşlılığında tedaviyi bedavaya getireceksin” diye takılırlar.

-Trafik ekipleri, içkili iki hemşerimizi çevirir. Şoför olanın alkol balonunu üflemesini ister. 120 promil çıkar. Şoförün yanındaki hemşerimiz “Ben de üfleyeceğim” diye tutturur. Trafik polisi baş edemez ve ona da üflettirir. 105 promil çıkar ve polis, hemşerimize kızar: “Sen bir düble kayış yarmışsın!”

-Kırşehir’in en büyük otelini satın alan ve bir diğer büyük oteli de kiralayan bir hemşerimiz, basın mensuplarına şakayla karışık, “Kırşehir’e bu kadar yatırım yaptık, bizi hiç yazmıyorsunuz” der. Bir basın mensubu da “Kırşehir’in en büyük iki tesisini sana verdik, daha ne istiyorsun, Hükümet Konağı’nı da mı verelim?” der.

-Bir hemşerimiz, evrak havale ettirmek için vali yardımcısına gider. Vali yardımcısı imzalamak için kalemini çıkarır, ancak yazmaz. Başka bir kalem alır, o da yazmaz. Hemşerimiz, vali yardımcısının bahşiş istediğini sanır ve 500 bin lira çıkarıp masanın üstüne koyar.

-Her gün içki içen bir hemşerimizin, bir gün içmeden gelmesine üzülen annesi “Vah yavrum, paran mı yoktu da ayık geldin?” der.

-Bir avukat hemşerimiz, bir tanıdığının davasına ücretsiz bakacağına söz verir ama hiç ilgilenmez. Aradan 1 yıl geçtikten sonra müvekkiliyle karşılaşan avukat “Ben senin davanı takip ediyorum, merak etme” der. Müvekkili de, “Ağbi ben o davadan 6 ay yatıp çıktım, takip etmene gerek yok” der.

-Bir daire müdürü, üyesi bulunduğu kurulun kararını okumadan imzalar. Sonradan öğrenir ki; karar, kendisini kuruldan çıkarma kararıdır.

-Bir hemşerimiz, her gün 1-2 defa bir bankaya gider. İçeride biraz gezinip çıkar. Bu olay sürekli tekrarlanınca banka personeli durumu müdüre bildirir. Ertesi gün yine geldiğinde müdür hemşerimize, neden her gün gelip, içeride gezinip çıktığını sorar. Hemşerimiz de “ Ben sizi denetliyorum” der. Sonradan anlaşılır ki; hemşerimiz o bankanın küçük bir hisse senedini almış ve kendisini bankanın ortağı sanıyormuş.

-Bazı doktorlar, bir konu için belediye başkanıyla görüşmek isterler. Kendilerine 6 gün sonraya randevu verilir ve doktorlar bu durumdan yakınarak, bir sohbette olayı basın mensuplarına anlatırlar. Bir basın mensubu da doktorlara “Valla başkan yine randevuyu yakın zamana vermiş. Siz 6 ay sonrasına tomografi, röntgen günü veriyorsunuz” der.

-Bir belde belediye başkanımız, Ankara’da üst düzey yetkililerin bulunduğu bir yemeğe katılır. Protokolün şoförleri ve korumaları ayrı bir masada yemek yerler. Belediye başkanı hemşerimiz, sohbet sırasında kendisinin çok demokrat olduğundan, personelle arkadaş olduğundan söz eder ve şoförünü çağırarak yanına oturtur. Yemek bitiminde Kırşehir’e dönmek için yola çıktıktan bir süre sonra şoför hemşerimiz, biraz da alkolün tesiriyle, makam otosunu kenara çekip, belediye başkanına “Hadi bakalım, madem eşitiz, arabayı biraz da sen kullan” diyerek aracın arkasına geçip oturur. Başkan da, yemekteki sözlerinin altında kalmamak için çaresiz direksiyona geçer.

-İçkiyi çok seven bir hemşerimiz, oğluna kız istemeye gider. Kız tarafının kabul etmesinden sonra sohbet sırasında “Gelin kızımız, meze yapmayı biliyor mu?” diye sorar. Dünürünün “hayır” cevabı üzerine de “ Ooo. Daha iyi. Ben kafama göre sevdiğim mezeleri yapmayı öğretirim gelinime” der.

-Bir ortaokul öğrencisi eve geldiğinde babaannesine okulda kredili sisteme geçtiklerini söyler. Daha önce, yakınları banka kredisinden dolayı sıkıntı çeken babaanne, torununa “Aman oğlum kredisi, faizi batsın. Kredi, insanı batırır, sakın bulaşma o işlere” der.

-Bir avukat hemşerimiz, kendisinden öğle ezanının saat kaçta okunduğunu soran komşusuna saati söyledikten sonra bürosunun duvarındaki “Danışma ücrete tabidir” yazısını gösterir.

-İmam bir hemşerimiz, emekli olduktan sonra, namaz kılmak için camiye gitmez. Neden gelmediğini soran arkadaşlarına da “Emekli olan öğretmen okula gidiyor mu?” diye sorar

-İşyerinin camlarını sigorta ettiren bir hemşerimizin bir ayda 3 defa camları kırılır ve sigorta tarafından yenisi takılır. Sigortacı, hemşerimize camların neden bu kadar sık kırıldığını sorar. Hemşerimiz de “Ne yani, bu yaştan sonra elime bez alıp, cam mı sileceğim?” der.

-Her gün içki içen ve çevresini rahatsız eden bir hemşerimize, yakınları içkiyi bırakması için sürekli baskı yapar. Hemşerimiz sonunda, bir daha “Kırşehir topraklarında içki içmeyeceğine” söz verir.
Bir süre sonra pişman olur ama, sözünden de dönemez. Yeminine sadık kalmak için zaman zaman Kırıkkale’ye, Ankara’ya gidip içki içer. Ancak bu, zor olmaktadır. Hem yeminini bozmamak, hem de içki içebilmek için kesin bir çözüm bulur sonunda. Nevşehir’den bir çuval toprak getirip, evinin bir köşesine döker. Her gün, o Nevşehir toprağının üzerine ayağını basarak, içki içmeyi sürdürür.

-Esnaf bir hemşerimiz, öğle yemeği için dükkânına götürmek üzere annesine yemek hazırlamasını söyler. Daha önceden deneyimli annesi “Vah yavrum, işlerin o kadar mı kötü? Ağbin de iflas etmeden önce, evden yemek götürmeye başlamıştı” der.

-Rus salatasını çok seven sağ görüşlü bir hemşerimiz, “Eğer 12 Eylül’den önce Rus salatasının bu kadar güzel olduğunu bilseydim, kesinlikle komünist olurdum” der.

-Kırşehir Belediye Meclisi’ne aday olan bir hemşerimiz, seçimde köylerin de Belediye Meclisi’ne oy kullanacağını sanıp, günlerce köylerde gezip, oy ister.

-Fotör şapkasıyla ünlü bir hemşerimiz, Karadenizli laz bir arkadaşıyla Kırşehir’de gezerken, Karadenizli merak edip Kırşehir dağlarının neden bu kadar çıplak olduğunu, ağaç olmadığını sorar. Fotörlü hemşerimiz, biraz düşündükten sonra, sanki tarihi bir cevap bulmuş gibi, “Dikmemişler” der. Ve daha sonra bu olayı arkadaşlarına anlatırken, “Laz arkadaş, benden öyle bi cevap beklemiyordu; ben, ‘dikmemişler’ deyince, neye uğradığını şaşırdı” diye anlatır.

-Yaşlı bir bayan hemşerimiz şehir göbeğinde, kırmızı ışıkta yürüyerek geçerken, trafik polisi “Dur teyze nereye gidiyorsun?” diye seslenir. Teyze dönüp ters ters bakar ve gayet sakin “Sana ne, kaynımın evine gidiyom” der. 

-Bir apartmana yeni taşınan hemşerimiz, havaların soğumasıyla birlikte, komşusuna kaloriferlerin ne zaman yanacağını sorar. Komşusu da “10 gündür yanıyor” der. Bir bakarlar ki, daha önceki kiracı, evden çıkarken, tüm peteklerin vanalarını kapatmış. Komşusu üzülür ama, hemşerimize “İyi ki zamanında sordun, ya kış bitince sorsaydın?” diye teselli eder.

0 yorum:

Haftalık En Çok Okunanlar