Selçuklu Çift Başlı Kartal Kabartması |
Roma
İmparatorluğu M.S. 395 yılında ikiye bölününce bütün Anadolu
Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun payına düşmüştür. Bu
sıralarda Kırşehir (Mokissos – Makissos) önemi az bir kasaba
idi. 6. yüzyılda İmparator Jüstianus, bu kasabayı yeniden
kurmuştur ve şehrin önemi artmıştır. Bu sebeble şehir bir ara
Justinyanapolis diye anılmıştır. 1071 yılında Malazgirt'te
Büyük Selçuklu Hükümdarı
Alparslan tarafından Romen Diyojen'e karşı kazanılan zaferden
sonra; Kutulmuşoğlu 1.Süleyman Şah tarafından Anadolu Selçuklu
Devletine katılmıştır. İç Anadolu'nun diğer bir takım
bölgeleri gibi Danişmentliler'le, Konya Selçuklular arasında
hakimiyet değiştirmiş, fakat daha çok Konya Selçukluların
egemenliğinde kalmıştır. İkinci Kılıçarslan eski bir geleneğe
uyarak ülkesini 11 oğlu arasında pay ettiği zaman burası da
Muhyittin Mesut'un hissesine düşmüştür(1190). Tokat civarında
hüküm süren Rugnettin Aslan, Konya'yı ele geçirmiş, ardından
Muhyittin Mesut'un üzerine yürümüştür, Ankara kalesinde
yaklaşık 3 yıl kuşatmadan sonra Ankara'yı almış; Muhyittin
Aslan ve iki oğlunu idam ettirerek hükümdarlığına son vermiştir
(1204) Böylece Kırşehir'de Rugnettin Aslan'ın hakimiyetine
girmiştir, kardeş geçimsizlikleri ile elden ele geçen, önemli
ticaret yolları üzerinde olması dolayısıyla kanlı savaşlara
sahne olan Kırşehir Mehhucuk Oğullarından Muzafferüddin'e tımar
olarak tahsis edilmiş, bilgin bir insan olan bu zât zamanında
Kırşehir'de yeni eserler meydana getirmiş, burayı bir kültür
şehri seviyesine çıkarmıştır. 1243 yılında Sivas'ın
doğusunda Kösedağı'nda Moğol Orduları ile Selçuklular arasında
başlayan savaş Keyhüsrev'in yenilgisiyle neticelendikten; Selçuk
Sultanı, Moğol Kumandanı Baucu'ya her yıl vergi vermek suretiyle
Moğol egemenliğine giridkten sonra Kırşehir Moğol Ordularına
lojistik merkez olarak; yaylak ve kışla haline gelmiştir. Bu
ordular başta Malya Ovası olmak üzere Kırşehir'de çeşitli
ovalara yerleşmiş ve buralarda barınmışlardır. Kösedağ
yenilgisinden(1243) sonraki dönemde, Ahlat, Erzurum, Harput, Malatya
gibi Selçukluların birer uygarlık merkezi olan bu şehirler
yıkılmış Sivas, Kayseri, Konya, Kırşehir, Aksaray gibi şehirler
de Anadolu'nun politik ve ekonomik merkezleri olma özelliğini
kaybetmişlerdir. İlham Azam'ın uyruğuna giren sultanların ve
Moğolların baskıları altında yerleşik halk ağır vergilerle de
ezilmiş ve bunun sonucu olarak özellikle Bizans'a sınır olan uç
beyliklerine büyük bir nüfus akını başlamıştır. Moğolların
Anadolu'ya atadıkları valilerin ağır zülumları, Selçuklu
memurlarının idare tarzındaki olumsuzluklar halkı canından
bezdirmiştir. Bu tarihlerde Kırşehir Beyi olan ve Moğollara karşı
uzlaştırıcı bir siyaset güden Nurettin Caca Bey, Kırşehir'i
göreceli olarak huzur ve sükuna kavuşturmuş, Cacabey Medresesi ve
Külliyesini kurmuş, bilginleri korumuş onları himayesi altına
almış, kurduğu Medresede uzay gözlemleri ve astronomi çalışmaları
yapılmıştır. Daha sonraları çok karışık dönemler geçiren
Kırşehir, Selçukluların enkazı üzerine kurulan Eratnalılar,
Karamanlılar ve Dulkadiroğulları'nın eline geçmiştir.
Kırşehir'in ekonomik yönden olduğu kadar düşünsel alanda da
gelişmesi Anadolu Selçuklu Devleti'nin buhranlı devrine ve
İlhanlılar'ın hakimiyet dönemine yani 8. asrın ikinci yarısı
ile 14. asrın başlarına rastlar. Burada mevcut bir darphanede
İlhanlı hükümdarlarından Mahmut Gaza, Hüdabende ve Ebu Sait
Bahadır Han namına basılmış gümüş sikkeler bilinmektedir.
Hamdallah Müstafi Kırşehir'i; iyi havalı, büyük kargir
binalarla süslü, İlhanlı Divanına senede 57000 dinar sağlayan
büyük bir şehir olarak tanımlamaktadır. Yine bu sıralarda
Kırşehir Orta Çağ, Anadolu tarihinde çok önemli bir rol oynamış
olan Ahiliğin merkezi olmuş, bu teşkilatın korucusu sayılan Ahi
Evran buraya yerleşmiş, diğer taraftan Babaliğin kurucusu İlyas
Baba buraya gelmiş, onun torunu tanınmış Mutasavvuf Şair Aşık
Paşa burada yaşamış ve burada vefat etmiştir. Mevlana Celalettin
Rumi'nin tilmizlerinden Süleyman Türkmani ve Mehmet Aksarayı
Kırşehir'e gelerek mevlevi tekkelerini kurmuştur. Ahilik
Anadolu'ya Türklerin göç etmeye başlaması üzerine, esnaf,
zanaatçı ve çiftçilerin hemen hemen bütün üretim kollarını
içine alan sosyal ve ekonomik bir örgüttür.Ahiler 7. yüzyılda
Anadolu'da sendikacılık ve tüketici haklarını dünyada ilk
olarak başlatmışlardır. Bunlar müslüman nüfusun yaşadığı
her yerde bir araya gelerek ahilik kurumlarını oluşturmuşlardır.
Bu kurumların başındaki insanlara ''Ahi Şeyhi'' veya ''Ahi Baba''
denilirdi. Ahilerde bir çırak ya da yamak usta olacağı zaman iki
Ahi Ustası çırağı ya da yamağı Ahi Şeyhi'ne tanıtırlar,
çırağın artık çıraklıktan çıktığını artık usta
olabileceğine tanıklık ederler. Ustalığını gösteren, işinin
örneklerini meydanda sergilenirdi. Bu arada tören düzenlenir;
ustalığa geçen çırağa, bir çeşit önlük takılırdı, bu
törene ''şed kuşanma'' ya da ''şed çekme'' denilirdi. Osmanlı
Sultanları, sultan oldukları zaman imparatorluğun ilk zamanlarında
şed kuşanırdı; sonraları bu tören kılıç kuşanmaları
şekline dönüşmüştür. Sultanların şed kuşanma töreninin
kökeni Şeyh Edebali'ye dayanır. Osman Bey, Şeyh Edebali'nin
kızını istemişti. Edebali'de kızını Osman Bey'e Ahi olması
şartıyla vermişti, böylece Osman Bey'de şed kuşanmıştır ve Ahiler arasına katılmıştır.
Zamanla ahiliğin etkisini yitirmesiyle, ''lonca'' şeklindeki işçi
örgütlerine dönüşmüştür. Bütün nüfusu böylesine kapsayan
bu teşkilatın hem dinsel hem de ekonomik bir özelliği vardır.
Özellikle Selçuklular döneminde ve 14, 15 ve 16. yüzyılda Ahi
diye adlandırılan 17. yüzyıldan sonrada ekonomik yanları ağır
basan Lonca'lar da sıkı bir disiplin hakimdir. Her örgüt ayrıca,
kendi içinde görev bölümü yapmaktadır, Ahi Şeyhi, ihtiyarlar
heyeti, kethüda ve yiğitbaşları bulunmaktadır. Bütün çalışan
zümrelerin böylesine disiplinli şekilde örgütlenmiş olması,
hem üretim düzenini sağlamakta hem de devletin örgütler
aracılığı ile ekonomiyi denetlemesini mümkün kılmaktadır.
Bütün bunlar Kırşehir'in o sırada ne kadar zengin bir kültür
merkezi olduğunun göstergesidir. İlhanlılar'ın çöküntüsü
ile başlayan karışık devrede Kırşehir'in genel yapı ve şehrin
durumunu tahmin ve takip etmek güçtür. Bununla beraber şehrin
daha bir süre gelişmeye devam ettiği ve hiç değilse Anadolu
içinde sürüp giden kargaşadan belirli bir süre etkilenmediği
söylenebilir.
1 yorum:
Bu bilgilendirici paylasiminiz icin tesekkürler emeginize saglik. Necati AYDIN
Yorum Gönder