Şirin Kırşehir

Ahi Evran

Ahi Evran ve Ahiliğin Tanıtıma İhtiyacı Var

Anadolunun Ortasındaki Deniz

Kırşehir Hirfanlı Barajı Keşfedilmeyi Bekliyor

Her Mevsim Güzel

Kırşehir Kış Resimleri

31.12.12

Terme Kaplıcası Efsanesi

Terme Kaplıcaları
Kırşehir merkezindeki Terme Kaplıcası'nın oluşumu ile ilgili bir hikaye anlatılır:

Çok soğuk bir kış günü Ahi Evran Veli, müritleriyle Kırşehir civarında dolaşmaya çıkar. Gezerken namaz vakti gelir çatar. Şeyh Ahi Evran, müritlerine:

-Şurada bir abdest tazeleyip namazımızı kılalım, der.

Müritler hemen etrafa dağılır, her taraf donduğu için bir damla su bulamazlar. Şeyh, ''Merak etmeyin şimdi buluruz!'' diyerek elindeki asâsını oradaki büyük bir kayanın dibine üç kez vurur. Ardından kayanın dibinden sıcak su fışkırmaya başlar. Bu su ile abdestlerini alıp namazlarını kılarlar.

Daha sonra; bu kayanın dibine Ahi Evran tarafından bir kaplıca yapılır. Bu kaplıca bugün hâlâ hastalara şifa vermeye devam eden Terme Kaplıcalarıdır.

Ahi Evran'ın Doğumu, Eğitimi ve Hayatı

Ahi Evran Heykeli
AHİ EVRAN'IN HAYATI
Ahi Evran'ın Doğumu, Eğitimi ve Hayatı
Ahi Evran 1171 (Hicri 566) yılında İran'ın Batı Azerbaycan'da bulunan Hoy Kasabasında doğmuştur. Ahi Evran'ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektir. Ancak, Ahi Evran'ın ne kadar ömür sürdüğü bilgisinden hareketle doğum tarihine ulaşılabilmekteyiz. Gerek Ahi şecerenamelerinde, gerekse Gülşehri'ye ait olduğu tahmin edilen Keramat-ı Ahi Evran adlı mesnevisinde Ahi Evran'ın 93 yıl ömür sürdüğü kaydedilmektedir. Hicri 659'da (1261) öldüğü göz önüne alındığında Ahi Evran'ın Hicri 566'da (1171) yılında doğduğu hesaplanabilir. Anadolu'da Ahilik Teşkilatının Kurucusu ve 32 esnaf zümresinin piri kabul edilen şeyhin asıl adı Mahmud'dur. Babasının adı ve doğum yerine atfen Mahmut bin Ahmed el-Hoyi (Hoylu Ahmet'in oğlu Mahmut) denmiştir. Halk arasında Ebu'l-Hakayık (hakikatlerin babası) ve Nasirüddun (dinin yardımcısı) olarak adlandırılmıştır. Ahi şecerenamelerinin hepsinde Nimetullah olarak anılmaktadır. ''Ahi Evran'' adındaki ''Ahi'' kelimesinin kökeni konusunda olduğu gibi Evran/Evren kelimesi üzerinde görüş birliği yoktur. Bazı biliminsanları ve araştırmacılar Ahi Evran derken, bazıları Ahi Evren olduğunu ifade ederler.

Ahi Evran'ın çocukluğu ve ilk tahsil dönemi, memleketi olan Azerbaycan'da geçmiş olsa da, sonraları Horasan ve Maveraünnehir'e giderek orada 1199 yılında Harzemşahlar yönetiminde bulunan Herat'ta zamanın en büyük alimlerinden Fahruddini Razi'den (Ebu Hamdullah Muhammed Razi) dersler almıştır. Ahi Evran'ın yaklaşık 1202 yılında veya bir iki yıl sonrasında Bağdat'a gelmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bir hac yolculuğu sırasında Şeyh Evhadüdin Kimani ile tanışıp, onun talebeleri arasına katılmıştır. Ona bağlılığı Evhadüddin'in vefatına kadar devam etmiştir. Böylece tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tıp ve felsefe ilimlerinde derin bilgiler edinmiş, bu üstadın delaletiyle 34. Abbasi Halifesi Nâsır Li-dinillah'ın kurduğu fütüvvet teşkilatına girmiştir. Ahi Evran'ın, devrinin ilimlerini öğrenmiş ve bu konularda eserler vermiştir. İbn-i Sina, Sühreverdi el-Maktul ve Fahruddin Râzi'nin eserlerini Farsça'ya tercüme etmiştir.

1204 yılında Anadolu Selçukluları Sultanı 1. Gıyaseddin Keyhüsrev ikinci defa tahta geçince, tahta çıkışını Abbasi Halifesi Nâsır Li-dinillah'a bildirmek için hocası Malatyalı Şeyh Mecdüddin İshak'ı (Sadruddin Konevi'nin babası) Bağdat'a göndermişti. Şeyh Mecdüddin İshak o yıl hacca da gitmiş, Anadolu'ya dönerken tekrar Bağdat'a uğrayarak beraberinde Muhyiddin İbnü'l Arabi, Ebu Cafer Muhammed el-Berzai, Evhadüddin-i Kirmani gibi birçok şeyh ve bilgili Anadolu'ya çağırmıştır. Ahi Evran Şeyh Nasirüddun Mahmud'un da bu kafile ile Anadolu'ya geçtiği anlaşılmaktadır.

1205 yılında Anadolu'ya gelen Ahi Evran, hocasının kızı Fatıma (Fatma) Bacı ile evlenmiştir. Hocası Evhadüddin ile birlikte çeşitli Anadolu şehirlerini dolaştı. Vaazlarında özellikle esnafa İslamiyet'i anlatarak dünya ve ahiret işlerini düzenli hale getirmeleri için nasihatlerde bulundu. Yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Müslümanların kuvvetlenip teşkilatlanmaları için çalıştı. Hocasının vefatından sonra yerine geçti. Ahi Evran Anadolu'ya geldikten kısa bir süre sonra Kayseri'ye yerleşti ve burada bir deri işleme (debbağ) atölyesi kurdu. Zamanla bu debbağ atölyesinin büyümesi, isçi ve ustalarının çoğalması sonucu buranın Debbağlar Mahallesi adıyla bir oluşacak kadar geliştiği anlaşılmaktadır. Debbağlık yaparak geçimini temin eden Ahi Evran, bilhassa sanat sahibi kimseler arasında çok sevildi. Bugünkü manada esnaf teşkilatı diyebileceğimiz Ahilik Müessesini kurarak birçok şehir ve kasabada teşkilatlanmasını sağladı. Kayseri'de esnaf ve sanatkarların sanatlarını icra etmeleri için bir sanayi sitesi inşaa edilmişti. Debbağ olan Ahi Evran, 32 çeşit esnaf ve sanatkar zümresinin lideri olarak bu sanayi sitesinde çarşı içinde bulunan camii ve zaviyesinde kurduğu teşkilatın mensuplarının dini ve fikri talim ve terbiyeleri ile de uğraşıyordu. 1. İzzeddin Keykavus zamanında yöneticilerle Ahiler arasında sorunlar oluşmuştur. Ahi Evran ve Ahi önde gelenleri tutuklanmıştı. Ancak 1. Alaaddin Keykubat, tahta geçtikten bir süre sonra Ahi karşıtı yöneticileri tasfiye etmiş ve Ahi teşkilatını himayesi altına almıştır. Bundan sonra Ahilik bütün Anadolu'ya yayılmış ve Ahi Evran tüm halk kitleleri tarafından bilinir olmuştur. Evhadüddin Kirmani Menakıbında anlatıldığına göre 1243 yılında Anadolu'ya saldıran Moğollar'ın Kayseri şehrini kuşatmalarına direnen Ahiler, kale muhafızlarıyla birlikte şehri on beş gün savunmuşlardır. Moğolların tam vazgeçecekleri sıra bir Ermeni dönmesi olan Kayseri iğdişbaşısının Moğol Komutanı Baycu Noyan'la gizlice anlaşması sonucunda Moğollar kente girmiş ve Ahileri kılıçtan geçirmişlerdir. Kadın ve kızları da alıp götürmüşlerdir. Bu sırada Konya'da tutuklu bulunan Ahi Evran bu katliamdan kurtulmuştur. Menakıbname'de Moğollar'ca tutsak edilen kadınlar arasında Fatma Hatun'un da bulunduğu belirtilmektedir. Fatma Hatun ve esir alınan Türkmenler 1260 yılına kadar Moğollar'ın elinde esir kalmış, 4. Rükneddin Kılıçarslan'ın tahta çıkışından sonra Hülagu Han tarafından serbest bırakılmıştır. Ahi Evran, 1227-1228 yılından sonra muhtemelen Sultan 1. Alaaddin Keykubat'ın isteği ile Konya'ya yerleşmiştir. Burada hem sanatını icra ediyor, hem de Hankâh-ı Ziya ile Hankâh-ı Lâlâ'nın müderrisliğini yürütüyordu. Sultan 1. Alâadin Keykubad'dan destek ve himaye görmüştür. Ahi ve Türkmenlerin en büyük hamisi olan Sultan 1. Alâadin Keykubad, oğlu 2.Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından düzenlenen bir suikast sonucunda 1237'de zehirlenerek öldürüldü. Bu yolla iktidara gelen 2. Gıyaseddin Keyhüsrev'in tahta çıkmasına ve suikaste Ahiler tarafından sert tepki gösterilince sultan ve veziri Sadeddin Köpek, Ahilere cephe aldılar. Ancak bir süre sonra Sadeddin Köpek Sultan 2. Gıyaseddin Keyhüsrev'i de öldürme girişiminde bulundu. Suikasten kurtulan sultan Sadeddin Köpek'i 1240 tarihinde öldürttü.

Ahi Evran'ın nüfuzundan rahatsız olan bazı kimselerin çalışmaları sonucunda Ahi Evran tutuklanıp hapsedildi. Tutuklananların arasında pekçok Ahi ileri geleni de vardı, Ahi Evran ve arkadaşları beş yıl süreyle Konya'da tutuklu kaldılar. Ahi Evran, bu tutuklamalara, devrinin ünlü devlet adamı Celaleddin Karatay'a sunduğu ''Medh-i Fakr u Zemm-i Dünya'' adlı eserinin önsözünde ve Kırşehir Emiri Seyfüddin Tuğrul için kaleme aldığı ''Menâhic-i Seyfi'' adlı eserinde değinmektedir. Yine bu sırada Baba İlyas-ı Horasani'nin de tutuklananlar arasında bulunduğunu, bazı müritlerinin öldürüldüğünü Elvan Çelebi'nin 1240 tarihli Menakıbü'l-Kudsiyye'sinde anlatılır. Bu olaylar tarihte Babailer İsyanı diye adlandırılan Türkmenlerin devlete karşı ayaklanmalarına yol açtı. İsyan sırasında Amasya üzerinden Konya'ya yürüyen Türkmenleri, Selçuklu ordusu Kırşehir'in Malya Ovası'nda durdurdu ve isyanı bastırdı. (1242)

Selçukluları oldukça sarsan bu olayların ardından doğuda Moğol tehlikesi baş gösterdi. Kısa bir süre sonra Hülâgu'nun kumandanlarından Baycu Noyan komutasındaki Moğol ordusu Anadolu'ya girdi. Sultan 2. Gıyaseddin'in topladığı 80 bin kişilik ordu Erzincan-Sivas arasındaki Kösedağ Mevkiinde Moğol ordusuyla karşı karşıya geldi. Kendisine yapılan uyarıları dinlemeyip saldıran ve öncü birliklerin yenilmesiyle paniğe kapılan sultan, gece maiyetiyle birlikte gizlice savaş alanından Konya'ya kaçtı. Sultanını başlarında göremeyen ordu büyük bir paniğe kapılarak savaşı kaybetti (1243). 2. Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölümünden sonra (1245) saltanat naibliğine getirilen Celâleddin Karatay, tutuklanmış olan Ahileri serbest bıraktı. Ahi Evran da Denizli'ye giderek orada bir yıl kadar bahçıvanlıkla uğraştı. Ancak Selçuklu Sultanı 2. İzzeddin Keykavus, Denizli'de bulunan Ahi Evran'ı geri getirmesi için, şeyhin yakın dostu Sadreddin Konevi'yi Denizli'ye gönderdi. Bu daveti geri çevirmeyen Ahi Evran, Ahi Sinan adlı müridini yerine vekil bırakarak Sadreddin Konevi'yle Konya'ya geri döndü. Konya'da Hânkah-ı Ziyâ ve Hankâh-ı Lâlâ'nın şeyhliğini yaparak, dersler vermeye başladı. Ahi Evran Denizli'den Konya'ya döndükten bir süre sonra Mevlânâ'nın hocası Şems-i Tebrizi, düzenlenen bir suikast sonucu öldürüldü (1247). Şems-i Tebrizi'nin Konya'ya ikinci gelişinden iki sene sonra kadar öldürülmesine Mevlana son derece üzülmüştü. Şems Tebrizi'yi öldürenlerin arasında Mevlana'nın oğlu Alaaddin Çelebi'nin de önemli bir rol üstlendiği söylendi. Mevlana'nın oğluna kırgın olduğu ve onu aile ocağından kovduğu Mevlevi yazarlar tarafından nakledilen hususlar arasındadır. Şems Tebrizi'nin öldürülmesinden hemen sonra Alaaddin Çelebi'nin Kırşehir'e göçmesi, Şeyh Nasirüddun Mahmud'un (Ahi Evran) da tam bu tarihlerde Konya'dan Kırşehir'e yerleşmesi, onun da olayla ilgisi olduğu Mevleviler tarafından iddia edildi.

Ahi Evran ömrünün son on beş yılını Kırşehir'de geçirmiştir. Burada iken dostu Şeyh Sadreddin Konevi'ye mektuplar yazmıştır. Ahi Evran'ın Sadreddin Konevi'ye yazdığı mektuplardan birkaçı bugün bazı müze ve kütüphanelerde bulunmaktadır. Bu mektuplar, Ahi Evran'ın Kırşehir'deki faaliyetleri ve yazmış olduğu eserleri hakkında daha geniş bilgilere ulaşmamız açısından son derece önemlidir. Ahi Evran ve eserleriyle ilgili birçok yeni bilgiye bu mektupların değerlendirilmesi sonucunda ulaşılmıştır.

Ahi Evran'ın Ölümü
Moğollar, Ahi Evran'ın nüfuzundan ve sevenlerinin çokluğundan çekiniyor, onun ortadan kaldırılması için çalışıyorlardı. Bunun için Kırşehir Emirine baskı yapıyorlardı. Halk, 4. Kılıç Arslan'ın yönetimi ele geçirmesinden sonra Moğollar'ın baskısıyla yaptığı atamalar ve yapılan baskılar nedeniyle isyan etti ve Moğollar'a karşı direnişe geçti. 4. Kılıçarslan ve Moğol ilhanı, Kırşehir Emiri Nureddin Caca'yı bu isyanı bastırmakla görevlendirdi. Kırşehir Emiri Nureddin Caca yönetimindeki Moğol kuvvetlerince isyancılar kılıçtan geçirilerek, isyan kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Moğollar tarafından yapılan katliamda şehit edilenler arasında Ahi Evran ve Mevlana'nın oğlu Alaadin Çelebi'nin de bulunduğu düşünülmektedir. Bu olayın tarihi 27 Rebiülahir 659 (1 Nisan 1261) olduğu tespit edilmiştir. Bu tarihin tam gün olarak tespiti şu şekilde olmuştur: Gülşehri'ye ait olduğu düşünülen Kerâmât-ı Ahi Evran adlı eserin:
''Ay tutuldu, aydınlığını vermedi,
Hiç kimse yıldız ışığını görmedi.''
anlamındaki beytinde Ahi Evran'ın öldüğü gün ay tutulduğundan bahsedilmiş; ayrıca Mevlana'nın oğlu Sultan Veled. Kırşehir'de Ahi Evran'la aynı katliamda öldürülen kardeşi Alaaddin Çelebi için yazdığı bir rubaide kardeşinin ölümü sırasında ay tutulduğundan bahsetmiştir. İstanbul Üniversitesi de o tarihte bir ay tutulması olduğunu ve Kırşehir'den görüldüğü belirtmiştir. Süleyman b. Alaü'd-devle b. Abdullah tarafından kaleme alınmış 1588 tarihli ''Menakıb-ı Ahi Evran Veli'' adlı mesnevisinde olaylar şöyle aktarılır.
Sofra yaydı âleme oldı Halil
Da'vetine varmaz idi bir bahil

Cebrail dirlerdi oldi Azrail
Adularla danışurdı ol zelil
Menakıb-ı Ahi Evran'da ''çaşıtlar, Deccaller, Yecüc, Mecüc'' sıfatlarıyla nitelenen Moğollar Ahi Evran'ı öldürmeye geldiklerinde Ahi Evran adını da aldığı efsaneye uygun olarak ''Ejderha''(Evran) kılığına girip bir delikten akar gider.

Çaşıtlar, Deccallar dolışdı hana
Yecüc Mecüc buğuz etdi Evran'a

Ejdehâ donunda delüğe ahtı
Uğrular derilüp ardında bahdı

Bu anlatılanlar Ahi Evran'ın ölümüdür; ancak bu ulu şahsiyete bir kulun elinden öldürülmüş olmak adeta yakıştırılmaz. Hemen bir beyit sonra 93 yaşında öldüğü ifade edilir:
Sinni doksan üçe ermişti tamâm
Dinde vezir oldı Nasrüddin Evran.

Ahi Evran'ın şehit edilmesi ''Kerâmât-ı Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli'' adlı eserde şöyle anlatılır: ''Ahi Evran padişah Kayseri'de debbağdı. Ulu Alaaddin onu Konya'ya davet eyledi. Sadreddin Konevi ilen muhabbeti ziyâde idi. Tâ kim onu Denizli'ye gönderdiler. Hacı Bekdeş kim Sulucaöyüğe gelince, o da Kırşehri'ne geldi. Çokca debbağlık yaptı. Tatar (Moğol) muhalifi olup savaşkan idi. Fütüvvet erbâbının serveridir. Bu yüzden şehitlik şerbetin içti. Hünkar ile musâfahası, kerâmâtı çokdurur.'' Bunlar, Ahi Evran'ın Sadreddin Konevi ile mektuplaşmalarını, Moğollarla olan mücadelesini ve en sonunda Moğollar'ca şehit edilmesi hadiselerini teyit edici önemli belgeler konumundadır. Menâkıb-ı Ahi Evran-ı Veli adlı mesnevi sayesinde, Ahi Evran'ın bir başka önemli ve tarihi bir misyonundan daha haberdar oluyoruz. Dünyanın ilk ''uluslararası fuarı'' kabul edilen Yabanlu Pazarı, tespitler göre Kırşehir yakınlarındaki Pazarören Kasabası civarında kurulmuştur. Menâkıb-ı Ahi Evran-ı Veli'deki bilgilere göre Yabanlu Pazarı Ahi Evran tarafından kurulmuş fakat Anadolu'daki bir çok Selçuklu yadigarı gibi Ahi Evran düşmanları ve Moğollar tarafından harap edilmiştir.
Adularda olmaz miskine amân
Olar bilmezdiler yahşıyla yaman

Şol adular âleme havf saldılar
Yabânlu Bâzarı'n harâb kıldılar

Evran eylemişti hem anı bünyad
Güli diken ider nâdân-ı hoyrâd

Evran eylemişdi hem anı bünyâd
Güli diken ider nâdân-ı hoyrâd

Ahi Evra-ı Veli, Kırşehir'de Ahi Evran Mahallesi'ndeki Ahi Evran Camii içindeki bütün gün ziyarete açık olan türbesinde yatmaktadır.  

30.12.12

Mevlevilik, Bektaşilik ve Ahilik Arasındaki Farka Dair Kısa Hikaye


Minyatür
Ahilik, Mevlevilik, ve Bektaşilik ilişkisi üzerine rivayet edilir ki:

Birkaç derviş önce Konya'da Mevlana'nın yanına giderler ve
-Siz Mevleviler ne yaparsınız ya Mevlana diye sorarlar. Mevlana ''sema'' yaptıklarını işaret ederek:
-Allah der, döneriz, diye cevap verir. Dervişler Konya'dan Sulucakarahöyük'e gelerek Hacı Bektaş-ı Veli'ye, Mevlana'ya sordukları suali ve Mevlana'nın cevabını da hatırlatarak:
-Peki ya siz ne yaparsınız? Diye aynı soruyu yöneltirler.
Hacı Bektaş-ı Veli:
-Biz bir kere ''Allah'' deyince bir daha dönmeyiz, diyerek kinayeli bir cevap verir.
Oradan Kırşehir'e geçen dervişler Ahi Evran'ın yanına gelirler. Ona da Mevlana ve Hacı Bektaş'la olan konuşmalarını nakilden sonra aynı soruyu yöneltirler.
Ahi Evran şöyle der:

-Biz ''Allah'' deyip çalışırız.

29.12.12

Çayağzı (Cemele) Kalesi


Çayağzı Kalesi Duvar Yapıları
Çayağzı (Cemele) Kalesi, Kırşehir ili merkez ilçeye bağlı Çayağzı kasabasının yaklaşık 1 km. güneydoğusundadır. Çevreye tümüyle hakim bir yükseltide bulunan bir kayalık alan üzerindedir. Kalenin kuzeyinden Ankara-Kırşehir karayolu geçmektedir. Bu yolu kontrol altında tutan bir kaledir. Kalenin girişinin güney cepheden olduğu düşünülmektedir. Çünkü diğer cepheler uçurumdur. Kalenin bulunduğu kayalık alan 1340 m.den başlayıp 1430 m. yükseltiye kadar çıkmaktadır. Kale, Çayağzı kasabasından ise yaklaşık 200 m. yüksekliktedir. Savunma açısından korunaklı bir alanda kurulmuştur. Kalenin sadece kasabaya bakan kuzey yönü hariç diğer bütün tarafları yükseltilerle doludur. Kalenin duvar yapıları, kaledeki mimariyi gözlemlemek ve bu mimariden yola çıkarak bir tarihlendirme yapmak için yeterlidir. Doğu-batı doğrultulu kalede, Ortaçağ mimari yapılarında görülen duvar mimarisi ile daha erken dönemlere tarihlendirebileceğimiz kesme taş mimari yöntemi kullanılmıştır. Kaledeki duvar yapısı kalenin bulunduğu kayalık alan ile yani anakaya ile bütünlük göstermektedir. Bir başka ifade ile kalenin duvar yapılarındaki anakaya ile olan bütünlük o kadar fazladır ki anakaya bittiğinde duvar, duvar bittiğinde ise anakaya duvar yapısı olarak kullanılmıştır. Kalenin hemen hemen her yönünde duvar kalıntılarına rastlamak mümkündür ama bunlar yüksekliği, 1 m.yi geçmeyen duvarlardır ve büyük oranda özelliklerini kaybetmişlerdir. Bunların yüksekliklerini kaybetmelerinde kalenin üstünde ve güney eteklerinde rastlanan kaçak kazılarında etkisi bulunmaktadır. Çayağzı (Cemele) Kalesi’nin neredeyse gerçek yüksekliğini koruyan duvarları batı duvarlarıdır. Bu duvar yaklaşık 4 m. yükseklikte ve hala ayaktadır. Bu duvarın temelinde büyük kesme taşlar kullanılmıştır. Ancak bazı değişik amaçlar ile kullaılan mekan ve yapılar göze çarpmaktadır. Bu mekanların duvar örgü sistemi kalenin diğer duvarlarından farklıdır. Bu mekanların duvarları kesme taş örgü sistemi ile oluşturulmuştur. Ancak batı duvarında olduğu gibi duvar temellerinde büyük kesme taşlara da rastlanılır. Bu verilerinden yola çıkarak kalenin, ilk kez İlk Tunç ve Erken Demir Çağında yerleşme gördüğünü söylenebilir. Ancak yoğun olarak iskâna uğraması Ortaçağ’a rastlar. Bu görüşü kalenin güneybatısından elde edilen az miktardaki keramik bulguları da destekler. Çayağzı (Cemele) Kalesi’nin özelliklerinden başka bölge ile ilgili bir noktaya daha değinmekte fayda var. Bazı kaynaklarda Çayağzı (Cemele) Kalesi’ne çok yakın bir noktada yer aldığı söylenen Omala Kalesinden bahsedilmekte ve Çayağzı Kasabasının 1 km. kuzeyinde, Çayağzı Jandarma karakolunun hemen arkasında nispeten yüksek bir tepe üzerinde yer alan kaya kütlesinin Omala Kalesi olduğu belirtilmektedir. Ancak bu yükseltide yapılan araştırmalarda burasının kale olduğuna dair ne mimari nede keramik bulgusuna rastlanamamıştır. Yapılan tespitlere göre bu yükselti, bir kaleden ziyade Çayağzı (Cemele) Kalesinin ön kontrolünü sağlayan bir gözetleme kulesi özelliği taşımaktadır. Bu yükselti Çayağzı (Cemele) Kalesini ve kaleye ulaşan yolları gören bir noktada yer almasından ötürü belki de kale olarak değerlendirilmiş olmalıdır. Ayrıca bu yükselti, bir yerleşmenin kale olarak değerlendirilmesi için gereken birçok sebepten de yoksun bulunmaktadır.  

28.12.12

Kırşehir Köftesi (Besmeç)

Kırşehir Köftesi (Besmeç)
Kırşehir Köftesi (Besmeç) Tarifi

Malzemeler:
500 gram kıyma,
2 su bardağı ince bulgur,
1 adet kuru soğan,
1 adet yumurta,
1 tutam maydanoz,
1 yemek kaşığı domates salçası (istenirse biraz biber salçası da ilave edilebilir),
1 kaşık tereyağı yada margarin veya denk miktarda sıvıyağ,
Pul biber,
Tuz,
Karabiber,

Köftenin Yapılışı:
Kıyma ve ince bulgur yoğurma kabına alınır. Güzelce yoğrulur. Rendelenmiş soğan, salçalar, yağ ve yumurta eklenir yoğurmaya devam edilir. Yumuşacık hamur oluncaya kadar isteğe göre su ile ıslatılarak yoğurma işlemi devam eder. Tuz, pul biber, karabiber ve ince doğranmış maydanoz eklenir. Avuç içi büyüklüğünde yassı köfteler hazırlanır. Yağlanmış fırın tepsisine dizilir. 200 derece fırında 15-20 dk kadar köftelerin alt ve üst kısımları kızarana kadar pişirilir. (istenirse yağda da kızartılabilir ama böylesi daha hafif olduğu için tercih edilebilir.)

İsteyenler yanında turşu, salata ve ayran ile afiyetle yiyebilir.

27.12.12

Karakurt Kaplıcası Efsanesi

Karakurt Kaplıcaları
Karakurt Kaplıcası Efsanesi: Kırşehir’in 15 km. batısındaki Emirburnu Dağı’nın eteklerinde Karakurt adında bir kaplıca vardı. Geçmişi çok uzaklara gider. 4 mevsim hastaların taşındığı kaplıcada tedavi edilmeyen hastalık yoktur. Bir zamanlar Kırşehir Beyi’nin oğlu çaresiz bir hastalığa tutulmuş, her tarafı irin bağlamış, akar, kokar olmuş. Doktorlar ne yaptıysa fayda etmemiş. Bey’in oğlunun sağlığından umudu kesilmiş "Bari gözümün önünde öleceğine götürün bir dağa bırakın, orada ölsün. Göz görmeyince gönül katlanır." demiş. Çocuğu alıp Emirburnu Dağı'nın eteklerine bırakmışlar. Elbette burada kurtlar, kuşlar parçalarda o da bu illetten kurtulur. 

Çocuk yapayalnız kol bacak tutmaz bir şekilde, bir başına olacakları beklerken akşama doğru bir kurt görünmüş. Kurdun karnı kemiklerine yapışmış, uyuzdan tüyleri dökülmüş, her tarafı yara içindeymiş. Sürüne sürüne dağın eteğinde bataklığa gelmiş, çamura bulanmış, çıkmış. Ertesi gün yine bataklığa gelmiş, çamura girmiş. İki gün sonra canlı kanlı bir kurt olarak ayağa kalkmış ve oradan uzaklaşmış. Kurdun her hareketini izleyen çocuk, bu çamurda bir keramet olsa gerek diyerek o da sürüne sürüne bataklığa girmiş, çamurları yüzüne gözüne sürmüş. Bir köşede kaynayan sudan içmiş, biraz sonra vücudunda bir dirilik, canlılık hissetmeye başlamış. Bir iki derken ayağa kalkmış, yürümüş, üçüncü günde Kırşehir'in yolunu tutmuş. Babasının kapısını çalmış, görenler şaşırmış, gözlerine inanamamışlar. Çocuk olanı biteni anlatmış, Babası bataklığı bir kaplıca haline getirerek üzerine bir kubbe, yanına da bir mescid yaptırıp, hizmete açmış.

26.12.12

Kırşehir Kaman Cevizi

Kaman Cevizi
KAMAN CEVİZİ

Kaman Cevizi, kabuklu meyve olarak kıymetinin yanı sıra mobilya sektöründe de önemli bir değer olarak kabul edilmektedir. Türkiye, ceviz üretiminde: Çin, Amerika Birleşik Devletleri, İran'ın ardından 4. sırada yer almaktadır. Bu rekoltenin %50'ye yakın kısmı Kırşehir-Kaman'da üretilmektedir. Diğer ceviz türlerine göre Kaman Cevizi; yüksek verimlidir (Yetişkin bir ağaç 300-350 kg ürün verir). Kabuğu yumuşaktır, elle kırılır. Az yağlı olduğu için sofralık olarak kullanılır. Ceviz, içi parçalanmadan bütün halde kabuktan ayrılır. Ağacı geç uyanır, bahar ve kış donmalarına, hastalıklara ve iç kurduna dayanıklıdır. Yan dallarda %60 verimlidir. Ortalama ağaç ömrü, 300-500 yıldır. Kırşehir-Kaman'da her türlü ihtiyacı karşılayacak, yüksek verimli ceviz fidesi üreten bahçeler mevcuttur.  

Kırşehir Kapucu Camii

Kapucu Camii
KAPUCU CAMİİ

Kapucu Camii'nin Osmanlılar zamanında Kapucu Mehmet Paşa tarafından yaptırıldığı, bu yüzden bu ismi aldığı rivayet edilmektedir. Kırşehir merkezinde yer alan ve kesme taştan inşaa edilen camii, 1960 yılında restore edilmiştir.  

Kırşehir Kale Alaaddin Camii

KIRŞEHİR KALE ALAADDİN CAMİİ

Kırşehir Kale Alaeddin Camii
Kırşehir Merkez Kale üzerinde yer almaktadır. Camiinin Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaeddin Keykubat'ın damadı 2. Alaeddin tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir.
Kırşehir Kale Alaaddin Camii 
Cami harap halde iken, Kırşehir Mutasarrıfı Arifi Bey tarafından 1893 yılında yeniden inşaa ettirildiği, Şeyh Süleyman Türkmani'nin evlatlarından Osman Hilmi'nin yazdığı manzumeden anlaşılmaktadır. Kırşehir'de Muzafferuddin Mehmet Şah tarafından inşaa ettirilen medresenin taç kapısı sökülerek Alaeddin Camii'nin yeniden inşaasında kullanılmıştır.   

Kırşehir Lale Camii

LALE CAMİİ
Lale Camii Restorasyon

Lale Camii, Kırşehir il merkezinde, Yenice Mahallesinde yer almaktadır. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, Selçuklular zamanında yaptırıldığı düşünülmektedir. Bugün camii olaral kullanılan yapının darphane olarak yaptırıldığı ve kullanıldığı düşünülmektedir.

Kırşehir Aflak Baba Türbesi

Aflak Baba Türbesi
AFLAK BABA TÜRBESİ

Kırşehir'in Mucur ilçesine bağlı Altınyazı (Aflak) Köyünde yer almaktadır. Tek katlı kümbet, güneyden kuzeye doğru inen bir yamaçta bulunmaktadır. 1968 yılına kadar moloz taş yığıntısı ve sandukadan ibaret olan Aflak Baba Türbesi, aynı yıl Selçuklu kümbet mimarisine uygun olarak yeniden yaptırılmıştır. Kare planlı ve taştan yapılan türbe, yarı uzunluktan sonra sekizgen bir yapıya dönüşür, en üstte de külah çatıyla örtülmüştür. 

Kırşehir Kalender Baba Türbesi ve Mescidi

KALENDER BABA TÜRBESİ VE MESCİDİ

Kalender Baba Türbesi
Kırşehir'in 16 km batısında, Karakurt (Karalar) Köyü'nde bir yamaç üzerinde yer almaktadır. Kesme taşla inşaa edilen iki bölümlü yapının mescid kısmı, kare planlı harim ve üç gözlü son cemaat yerinden, türbe kısmı ise, kare kaideye oturan sekizgen bir türbeden meydana gelmektedir. Kitabesi olmayan Kalender Baba Türbesi ve Mescidi, 15. yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilmektedir. Yapı, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1960 ve 1973'te onarım görmüştür.

Kırşehir Melik Gazi Kümbeti

Melik Gazi Kümbeti
MELİK GAZİ KÜMBETİ

Melik Gazi Kümbeti, Kırşehir Merkez Medrese Mahallesi, Lale Sokak'ta küçük bir meydanın tam ortasında yer almaktadır. Melik Gazi Türbesi, yüksek ve sivri piramidal külah şeklinde çatısı, külah çatının altında sarkan üçgen şekilli saçakları, taç kapı süslemeleri ile kendine özgü müstesna bir başyapıttır.

Kırşehir Fatma Hatun Türbesi

Fatma Hatun Türbesi
FATMA HATUN TÜRBESİ

Fatma Hatun Türbesi, Kırşehir Merkez, Medrese Mahallesinde, Kümbealtı Mevkiinde bir tepede bulunan mezarlığın ortasındadır. Fatma Hatun Türbesi (İlhanlı Kümbeti), Anadolu'da tek başına kendi türünün öncüsüdür. Basık, bodur görünümü ile alışılagelen oranların dışına çıkar. Tek katlı oluşu ise, Osmanlı döneminin türbe anlayışının daha erken 1287'lerdeki örneğidir.

Kırşehir Çuğun Barajı

Kırşehir Çuğun Barajı
ÇUĞUN BARAJI

Çuğun Baraj Gölü, taşkın önleme ve sulama amacıyla 1970 yılında işletmeye açılan, Kırşehir'e 20 km mesafede olan ve Çuğun Köyü'nün kuzeybatısında bulunan bir baraj gölüdür. Çuğun Barajı, toprak kaya dolgu tipindedir. Su sporları arasında özellikle rüzgar sörfü için şartların elverişli olduğu Çuğun Baraj Gölü, piknik ve mesire yeri olarak en çok tercih edilen alanlardan biridir. Balık avı için de elverişli olan gölde sazan, aynalı sazan ve tatlı su kefali gibi bazı balık türleri de yaşamaktadır. Kışın, soğuk havalarda tamamen donan göl, ziyaretçilere seyrine doyum olmayan bir manzara sunmaktadır.

Kırşehir Hirfanlı Baraj Gölü

HİRFANLI BARAJ GÖLÜ

Hirfanlı Baraj Gölü-Kış
Kırşehir Hirfanlı Baraj Gölü, Kaman, Kırşehir Merkez, Evran, Şerefli Koçhisar ilçeleri arasında yer alır. 26300 ha'lık bir alanı kapsamaktadır. Elektrik üretmek, taşkınları önlemek ve sulamada kullanılmak amacıyla 1959 yılında tamamlanan ve 8 Ocak 1960 tarihinde işletmeye açılan Hirfanlı Barajı, Tuz Gölü'nün kuzeydoğusunda Kızılırmak Nehri üzerinde kurulu büyük barajlarımızdan biridir. Hirfanlı Baraj Gölü'nde, son yıllarda bulunan en yüksek su kuşu sayısı 133809'dur. Çok büyük olması sebebiyle, alanın tamamı aynı gün içerisinde sayılamamakta, bu nedenle de alanda kışlayan gerçek su kuşu sayısının daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Orta Anadolu'nun Denizi olarak bilinen Hirfanlı Baraj Gölü, eşsiz manzarası, plaj ve sosyal ile dikkatleri çekmektedir. Ayrıca, Hirfanlı Baraj Gölü etrafındaki yerleşim alanları ve köylerde balıkçılık amacıyla kullanılarak bölgeye ekonomik katkı sağlar.

Hirfanlı Baraj Gölü doğal plajlarından olan; Kırşehir'e 50 km mesafede Toklumen Köyü, Kırşehir'e 25 km mesafede Sıdıklı Büyükoba Köyü, Davulağıl Bölgesi plaj ve tesisleri ve Kaman'a 16 km mesafede Savcılı Büyükoba kumsalları, ziyaretçilerin uğrak yerlerindendir. Yaz aylarında kamp alanı olarak yerler arasında ise; Kırşehir'e 27-30 km mesafede ve baraj kıyısı olan Yeşilli, Uzunali ve Karaduraklı Köyleri'dir. 2004 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Hirfanlı Barajı'nın büyük bir bölümünü kapsayan alan, turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Ayrıca kamulaştırma suretiyle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü adına tescili yapılan 137400 km²'lik bir alanda; rafting federasyonları, gençlik kampları, üniversiteler ve eğitim merkezleri tarafından su altı sporları, yelken, kürek, kano gibi faaliyetler de düzenlenmektedir.  

Kırşehir Mucur Seyfe Gölü Kuş Cenneti

Kırşehir Seyfe Gölü Kuş Cenneti
SEYFE GÖLÜ KUŞ CENNETİ
Seyfe Gölü, Kırşehir'e 30 km, Ankara'ya 220 km mesafededir. Seyfe Gölü, Kırşehir ili, Mucur ilçesinde, ilçe merkezine 16 km mesafede yer alır. Kapalı bir havzanın tabanında oluşmuş tuzlu bir iç göl olması yanında, tektonik kökenli bir çukurlukta bulunmaktadır. Göl alanı içinde, binlerce kuşun kuluçkaya yattığı irili ufaklı bir çok ada vardır. Göl çevresindeki höyükler, gölü çevreleyen bitki örtüsünün doğallığı, turkuaz rengi göl manzarası ile kalabalık kuş gruplarının oluşturduğu olağanüstü görüntü, tanıtım ve turizme imkan sağlayacak altyapının geliştirilmesiyle çok sayıda insanı alana çekebilecek bir potansiyele sahiptir. Yapılan gözlemler neticesinde, göl ve çevresinde 186 kuş türü tespit edilmiştir. Özellikle flamingoların oluşturduğu kuş grupları, kuş gözlemcileri için güzel manzaralar sunmaktadır. Alanda avcılık yasaklanmıştır, göl aynı zamanda 1. Derece Doğal Sit Alanı'dır. Sürekli ve geçici göl alanını da kapsayan 10700 hektarlık alanı 1994 yılında Ramsar Sözleşmesi'ne (Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Sözleşmesi) dahil edilerek alanın doğal yapısının ve ekolojik karakterinin korunması, uluslararası düzeyde de taahhüt edilmiştir.

Kırşehir Mahmutlu Kaplıcası

MAHMUTLU KAPLICASI

Mahmutlu Termal Kaplıcası, 73,2 ve 76,5 derece sıcaklıkta suları olan iki kaynaktan oluşur bu kaynaklar termal tesis bulunmayan bölgede seracılık için kullanılmaktadır.

Kırşehir Bulamaçlı Kaplıcaları

BULAMAÇLI KAPLICASI

Bulamaçlı Kaplıcası, Kırşehir ili, Çiçekdağ ilçesi sınırları içindedir. Çiçekdağına 4 km mesafededir. 160 m derinlikteki kuyu, 38 derece sıcaklığa, 3 L/Sn debiye sahiptir. Kompresörlü debi ise 7 L/Sn'dır. 20 yatak kapasiteli bir tesisi bulunan kaplıcada, banyo tedavisi ile romatizma, nevraljin, nevrit ve kadın hastalıkları gibi birçok rahatsızlığa karşı olumlu sonuçlar alınmaktadır. 

Kırşehir Karakurt Kaplıcası

KARAKURT KAPLICASI

Karakurt Kaplıcası
Karakurt Kaplıcası, Kırşehir ili merkez ilçesine bağlı Karakurt (Karalar) Köyü sınırları içinde bulunmaktadır. Kaplıca, Kırşehir'e 16 km mesafededir. Adının nereden geldiği kimler tarafından ilk işletmeye açıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Yapılan araştırmalara göre kaplıca Selçuklu hükümdarı Kılıçarslan tarafından 1135 yılında Selçuklu beylerinden Karakurt baba adına yaptırılmıştır. Suyun içerisinde eriyik olarak kalsiyum sülfat ve bikarbonat mevcuttur. Selçuklu döneminde ait ılıca, türbe ve mescitten oluşan eski yapıların yanında birbirine yakın iki blok olarak kaplıca tesisleri yapılmıştır.  145,65 m. derinlikteki kuyu 51 derece sıcaklığa, 12 L/Sn debiye sahiptir. Kaplıcada 50 yatak kapasiteli tesis vardır ve bu tesis iki genel ve on özel havuza sahiptir. Banyo tedavisi ile; romatizma, nevraljin ve kadın hastalıkları gibi birçok rahatsızlığa karşı olumlu sonuçlar alınmaktadır. Tesisin bulunduğu köyde aynı zamanda Tarihi Karakurt Ilıcası ile Kalender Baba Türbesi de bulunmaktadır. 

Kırşehir'deki Termal Turistik Tesisler ve Oteller

Kırşehir Makissos Termal Otel
KIRŞEHIR'DEKI TURISTIK TESISLER VE OTELLER

Kırşehir kaplıcalarının şifalı sularından yararlanmak isteyenlere hizmet vermek üzere kurulmuş çeşitli tesisler vardır: Şehir merkezine 2,5 km mesafede bulunan Kırşehir'in ilk 5 yıldızlı oteli olan Makissos Termal Köy, Kırşehir'e hakim bir tepe kurulmuş olup, Makissos Termal Köyü'nde 180 standart, 2 bedensel engelli, 18 suit oda ve 1 adet kral dairesi olmak üzere toplam 201 adet oda bulunmaktadır, ayrıca 1+1 ve 2+1 tipinde olmak üzere 56 adet teras ev bulunmaktadır. Tesiste Spa merkezleri, Türk Hamamı, Konferans Salonları, Kırşehir Mutfağı başta olmak üzere Türk Mutfağı ve Dünya Mutfaklarından yemekler sunan restoranlar, eğlence ve spor sahaları bulunmaktadır. Ayrıca şehirde 132 oda 264 yatak kapasiteli, 3 yıldızlı Grand Terme Otel, 79 oda 160 yatak kapasiteli 3 yıldızlı Temur Termal Otel, 22 oda 44 yatak kapasiteli Ahi Evran Üniversitesi'ne bağlı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi olmak üzere dört adet termal turistik tesis bulunmaktadır.   

Kırşehir Çarşı Camii

Kırşehir Çarşı Camii
ÇARŞI CAMİİ

Çarşı Camii, Kırşehir şehir merkezindedir. 1864 yılında Hüseyin Bey tarafından inşaa ettirilmiştir. Dikdörtgen planlı caminin en önemli özelliği, kırlangıç tavanıdır. Yapıyı tamamen kaplayan kırlangıç tavan, Anadolu'nun en geniş kırlangıç tavanı olmasıyla dikkatleri çekmektedir.  

Kırşehir’in Coğrafi Durumu

Kırşehir ve ilçeleri
Kırşehir’in Coğrafi Durumu

Kırşehir ve çevresinin içinde bulunduğu Orta Kızılırmak Bölümü, coğrafi konum itibariyle Anadolu’nun tam orta noktasında yer alır. İlin yüzölçümü 6665 km², rakımı ise 985 m.dir. Anadolu Bölgesinin on üç ilinden biri olan Kırşehir’i doğu ve güneydoğuda Nevşehir, güneyde Aksaray, batı ve kuzeybatıda Kırıkkale, kuzeyde Yozgat, batıda Ankara illeri çevrelemektedir. Orta Kızılırmak bölümü 1000-1200 m. yükseklikte, akarsuların 100-200 m. derine gömüldükleri bir akarsu sahasıdır. Çok sayıdaki akarsu bu yapıyı kuzey, güney ve batı yönünde derin vadiler olarak parçalamıştır. Bu bölümün temelinde jeologların Kırşehir Masifi adını verdikleri yaşlı bir kütle yer alır. Akarsular ve yeraltı suları bakımından zengin olan Kırşehir’in yerleşme yeri olarak seçilmesinde suyun varlığı en büyük etken olmuştur. Şehir ayrıca bölgedeki en önemli sıcak su havzalarına sahiptir. Kızılırmak ülkemizde doğan ve ülkemizde denize dökülen bir akarsudur. Sivas'ın İmranlı İlçesi'nin doğusundaki Kızıldağ'dan doğar, Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir ve Ankara illerinden geçtikten sonra İç Anadolu Bölgesi'ni terk eder. Kızılırmak, Kırşehir'in 17 kilometre güneyinden geçer. Irmağın geçtiği yerlere Kızılırmak Havzası denir. Coğrafi konumu itibariyle Orta Kızılırmak Havzası, ülkemizin Fırat Havzası'ndan sonra en büyük havzasıdır. İl sınırları içerisinde diğer önemli akarsular Kızılırmak’ın kollarından olan Delice ve Kılıçözü çayıdır. Kılıçözü çayı Kızılırmak'ın il içinde kalan kuzey kolunu oluşturur ve kuzey-güney doğrultusunda 80 km. uzunluğa sahiptir ve şehrin tam ortasından geçerek şehri ikiye böler. Delice çayı ise Kırşehir-Yozgat il sınırını oluşturur ve Yerköy yakınlarında Kırşehir il sınırına girer. Bölge arazisi arızalı ve engebeli bir yapıya sahiptir. Ancak bu arızalı yapıda yer alan ve içinden Kızılırmak ve Delice Çayının aktığı alanlar bereketli çöküntü ovalarıdır. Kırşehir genelinde dağlar yüzölçümünün küçük bir bölümünü kaplar. Bu dağların ortalama yükseltileri 1500-2000 m. arasında değişir. İl topraklarının kuzey kesiminde Çiçekdağı, Orta kesiminde Baran dağı ve Kervansaray dağı önemli yükseltilerdir. Kırşehir’de karasal iklim egemendir. Kışlar sert ve soğuk geçer ancak Doğu Anadolu’daki gibi şiddetli bir kış yaşanmaz. Ayrıca özellikle şehir merkezi Kervansaray ve Naldöken dağları arasında korunaklı bir bölge görünümündedir. Bir bütün olarak ele alındığında bölge karasal step iklimine sahiptir. İç Anadolu Bölgesi'nin bozkır kuşağı içinde kalan Kırşehir, genellikle orman örtüsünden yoksun olup, hakim doğal bitki örtüsü bozkırdır. Kırşehir’in kuruluş ve gelişmesinde coğrafi faktör olarak ulaşımın etkisi büyüktür. Kırşehir, Ankara-Kayseri karayolu üzerinde, Ankara’ya 186 km. ve Kayseri’ye 134 km. uzaklıktadır. Bu yönü ile bu yol yörenin doğu-batı akışını sağlar. Bundan başka Kırşehir kuzeyde Yozgat’a 111 km. ve güneyde Aksaray’a 110 km. uzaklıktadır. Bu yollar ise bölgenin kuzey-güneye açılan yollarıdır. Söz konusu yollar tarih boyunca da önemini sürdürmüştür. Ayrıca genel anlamda adı geçen tüm bu güzergahlar arasında Kırşehir, bir düğüm noktasında almaktadır. Kırşehir, Anadolu’yu baştanbaşa kesen, en eski ve en işlek yolların üzerinde bulunmasının sonucunda önemli bir konak yeri olmuştur. Ayrıca bu coğrafi konum ile Kırşehir, Anadolu’nun doğu ile batısı ve kuzey ile güneyi arasında bir köprü görevi üstlenmiştir.

Kırşehir Kalesi Efsanesi

Kırşehir Kalesi
Kırşehir Kalesi Efsanesi

Asırlar önce Kırşehir’de bir bey yaşarmış. Beyliği'nin tarihi ve hangi beylik olduğu konusun da kesin bilgiler yoktur. Allah ona bir tek oğul ve beylik vermiş. Beyliği Kırşehir'de babalığı evinde hüküm sürermiş. Tüm anne ve babalar gibi evladına çok düşkünmüş.

Aradan yıllar geçmiş, beyin oğlu büyüyüp gelişirken, bey ihtiyarlaştığına, kocamışlığına, yolun sonuna yaklaştığına aldırış etmezmiş. “nasıl olsa aslan gibi oğlum var. Yerime o geçer, ocağımı tüttürür. Beyliğimi sürdürür. Adımı yaşatır. Neslimi devam ettirir.” der gönlünü rahat tutarmış.

Beyin bu düşüncelerini koruduğu günlerden birinde, oğlan her zaman yaptığı gibi atına binip dağ, dere, tepe, demeden, kırların güzel kokusunu çekermiş burnuna. Doldurmuş ciğerine o temiz havayı. Av avlamış. Oturmuş bir suyun başına, avladığı hayvanların taze leziz etlerinden doya doya yemiş. Artanı da almış yanına tekrar çıkmış yola. Hava kararıncaya kadar rüzgarla yarışmış, kuşlarla şakımış, tavşanlarla yarışmış, doğayla haşır neşir olmuş. Akşam yaklaşırken, tutmuş evinin yolunu. Koşturmuş atını, akşam geç olduğu için geldiği yoldan değilde kısa yoldan gitmeye kalkmış. Bataklık olduğunu bilirmiş lakin gençliğine güvenmiş hızlıca geçerim bana bir şey olmaz demiş, nasılsa yaz mevsimi, havalar da sıcak bataklık kurumuştur demiş. Tam kente yaklaşıp baba ocağını görmeye başladığı yerde, birden atın ayakları bataklığa saplanmış. Çıpındıkça batmış. Atın ayakları iyiden iyiye gömülmüş balçığa. Yüzlerce kez çırpınmış kurtulmak için. Her çırpınışı, telaşı biraz daha çekmiş onu balçığın içine. Beyin biricik oğlu bağırarak ölümün koynuna gitmiş.

Eve gelmeyen oğlunu aramaya çıkan Bey, adamlarını oğlunu aramaları için dört bir yana salmış. Acı haber gelmiş. Oğlanın izlerini takip eden askerler onun bataklığa saplandığını anlamışlar. Zavallı bey ne yapsın ne etsin. Çaresizlik içindeki bey, gözyaşlarını içine akıta akıta başını kaldırmış, etrafındakilere donuk gözlerle bakmış. Hiç olmazsa gelecek nesiller, böyle felaketler yaşamasın diye, açıklamış emrini.

“Tüm bölgeye tez haber salın. Herkes atını, arabasını, öküzünü, kağnısını koşsun. İçine kuru yerden kuru topraklar doldurulsun. Bataklığa boşaltsın. Şu sözüm bir emir olarak herkese duyurulsun. Buyruğuma uymayanın başı vurulsun. Bu bataklığın yerinde bir kale yükselsin ki, başka babaların canı yanmasın yiğitler ölmesin.” der. 

Bu emir üzerine Kırşehir'de Kalankaldı Köyü'nden toprak gelmediği ve Bey'in bu köyü cezalandırdığı şeklinde rivayetlerde vardır.

Bu Bey'in eseri olan kale tüm ihtişamıyla bugün Kırşehir’in ortasında yükselir, kaleye bakarsanız yada üzerinden şehri seyrederseniz, bu öyküyü, Bey'i, Bey'in oğlunu ve buraya toprak borcu olan köylüleri anımsarsınız.

Ozanlar Diyarı Şirin Kırşehir

Kırşehir Her Çağda Edebiyat ve Sanatın Filizlendiği Bir Şehirdir
Bugün anonim olarak bilinen çoğu türkünün ve derlemenin kaynağı Kırşehir ve yöresinde yaşayan sanatçılara aittir. Ozan geleneğinde eserler kayıt altına alınmadığından, Kırşehir türküleri, birçok yörede kaynak gösterilmeksizin farklı ağız ve yorumlarla söylenmektedir. Kırşehir'li ozanlar, genellikle mütevazi bir hayat sürmüşler, gözü tok ama gönlü zengin yaşamışlardır. Sazlarıyla, sözleriyle geçmişi bugüne, bugünü geleceğe taşımışlar, toplumun yaşam biçimlerini, düşünce ve duygularını, olaylara bakış açılarını saz ve sözle dile getirmişlerdir. Dadaloğlu, Şemşi Yastıman, Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Aşık Musa, Aşık Said, Aşık Seyfullah, Çekiç Ali ve daha birçok ozan bu geleneğin temsilcileridir.

Şemsi Yastıman Kırşehir Destanı

Şemsi Yastıman
Kırşehir Destanı – Şemsi Yastıman

Asker ocağında aklıma düştün
Kalemim anlatsın meram Kırşehir
Derine daldıkça derdimi deştin
Bugün bir efkarlı sıram Kırşehir

Gönül dedi: Al kalemi eline
Destan eyle ne gelirse diline
Sanki uçtum ''Kervansaray'' beline
Seyredip murada erem Kırşehir

Cennete dönersin baharın, yazın
Elmadan, armuttan sakla birazın
Nicedir özledim kara bekmezin
Gurbetin dalı da haram Kırşehir

Yirmi kilometre Çuğun Karakolu
Birleşir Yerköy'le Ankara yolu
Kâtip Değirmeni yeni yol sonu
Yavaş yavaş şehre girem Kırşehir

''Kızılcaköy'', ''Örcün'', ''Helvacılar''
Sonra 'Çay Dağmeni'', ''Kızıleniş'' var,
Hastane asfaldı şehire çıkar
Dümeni, ''Kale'ye'' kıram Kırşehir

2

Şehir ortasında tarihi Kale
Lise, ortaokul, bir cami ile
Tam bir seyrangahtır, bir çıkın hele
Manzarandır derde çarem Kırşehir

Gene gençler bağda bozlak okur mu?
Güzeller oturup halı dokur mu?
Ekizarası'nda bülbül şakır mı?
Bir yana postumu seren Kırşehir

Bir yanın Dinekbağ, bir yanın Özbağ
Bir yanın Büngüldek, bir yanın Bozbağ
Eridi, yürekte kaldı biraz yağ
Ölmeden bir daha görem Kırşehir

3

Sığırcıklar katar katar uçar mı?
Aşıkpaşa'lılar bağa göçer mi?
Kümbet'in mor dümdümleri açar mı?
Ispallaz gülünden derem Kırşehir

Selgah'ın ziyade çakılı, taşı
Kılıççı'da su çok, kurumaz yaşı
Ökse'de çimene kuram bağdaşı
Bir ince sigara saram Kırşehir

Değirmen Deresi bağ ile dolu
Bir yanı kıraçtır, bir yanı sulu
Üzümü bastırır kaymağı, balı
Yufkaya çökelik dürem Kırşehir

Tabaklar, İmaret sonra Hevtürüz
Kümbealtı sağ tarafta biliriz
Geri avdet Ağz-açık'a geliriz
Orda Melikgazi harem Kırşehir

4

Selafur, Sağsuvar uzakta kaldı
Taşlık'ta muhabbet zamanı geldi
Şelbe'de dıranı üzümler oldu
Asmana iskele kuram Kırşehir

Garipler'in karpuzuna doyulmaz
Almasının hiç kabuğu soyulmaz
Şarabından bir tek içen ayılmaz
Çektikçe yükselir nâram Kırşehir

Şöyle bir düşündüm, acep nideyim?
Nasip varsa Kından'a da gideyim
Çıkıp Ağbayır'a seyran edeyim
Yorulmaz gönlümü yoram Kırşehir

Saklı'nın sayası meşhurdur gayet
Kaldırım döşeyim lazımsa şayet
Yeşile boyanmış koca vilayet
Diyor ki bulunmaz karam Kırşehir

5

Şalgösteren, Çukurçayır geride
Çarıklı çiftliği var ileride
Bağbaşı, Buçuklu daha beride
Karakurt yolunu soram Kırşehir

Aşağı Kahve'ye uğrak verelim
Ahbaplardan kim var, kim yok soralım
Gidelin Üçgöz'e masa kuralım
Saza da bir düzen verem Kırşehir

Miktar biçemezsin Avgun'da suya
Bekteş Değirmeni, hem Kazankaya
Koru derler bir mezarlık sahaya
Mevtâyı ziyaret, tören Kırşehir

Bir yer var ki sanki suda közü var
''e Hırlayı bilin mi'' diye sözü var
Ilık sular sızan pek çok gözü var
Göl sazından sepet örem Kırşehir

6

Gez bütün âlemi, emsâlin görme
Ağrın, sızın varsa fasıla verme
Kayalık içinde sıcak su Terme
Terliyor buram buram Kırşehir

Gider isen Dinekbağ'dan aşağı
Güzler var, hem Kocabey Uşağı
Delice Çay Kızılırmak kavşağı
Hızır Ağ ahacık şuram Kırşehir

Daha var: Hacağsan Mahallesi, Killik
Yeşilyurt, Kuşdili, hem Kaba Küllük
Ne tarafa baksan çiçeklik, güllük
Hele benim ciğer parem Kırşehir

Buğday lüzum ise şayet birine
İhtiyaç var ise başka ürüne
Gitmeli Aşağı Pazar Yeri'ne
Orda zahra kürem kürem Kırşehir

7

Uzun Çarşı gezilir bu meyanda
Dükkanlar sıralı her iki yanda
Demirci, bakırcı hep galeyanda
Bir hareni sipariş verem Kırşehir

Cacabey medrese, hem de camisi
Tarihte Selçuklular olur bânisi
Çarşı Camii, Kapıcı da sânisi
Tarih kantarında direm Kırşehir

Neslim Horasan'dan gelmiş yerleşmiş
Şeyh Süleyman dedem sende pirleşmiş
İlim, irfaniye ermiş, erleşmiş
Varıp yüzlerimi sürem Kırşehir

Kaya Şeyhi Veli, hem Aşık Paşa
Ziyaret sun, gönlün şöyle bir coşa
Dilek dilenirdi bir döner taşa
Taş nereye gitmiş, soram Kırşehir

8

Sanat piri Ahi Evran-ı Veli
Bilen azdır, acep nedir evveli
Camisi var, bir Cuma'ya gitmeli
Gidip divanına duram Kırşehir

Yenice Mahalle kaşdı arada
Bizim fakirhane işte orada
Vali Bey'in konağı da burada
Komşularla hoştur aram Kırşehir

Güzelleri hak saklasın nazardan
Dokurlar ıstarı kolaydan, zordan
Bir halı alayım dedim pazardan
Tükendi cebimde param Kırşehir

Ne haritacıyım, ne de bir radar
Sılamın destanı benden bu kadar
Yazdıran hasretlik, söyleten keder
Gurbette olmuşum Kerem Kırşehir

Sılamın kuşları gövel turnadır
Al-mavi çiçeği bana formadır
Şemşi Çankaya'da jandarmadır
Çağır da izinli varam Kırşehir

25.12.12

Kırşehir Dulkadirli Yeraltı Şehri

KIRŞEHİR YER ALTI ŞEHİRLERİ
Roma döneminde M.S. 2.yüzyılda Hristiyanlık bu bölgede hızla yayılmış, puta tapanlarla, Hristiyanlar arasında büyük bir mücadele yaşanmıştır. Kapodokya bölgesinde 3. ve 4. yüzyıllara ait Hristiyanlar'ın yoğun baskıdan korunmak, sığınmak ve ibadet etmek amacıyla yaptığı pek çok yeraltı şehri vardır, bu şehirler kayalara oyularak gizlenme ve korunma imkanı sağlamıştır. Kırşehir sınırları içinde bu şehirlerden çok sayıda bulunmaktadır; bu yer altı şehirlerinden en önemlileri ise; Mucur Yeraltı Şehri, Kepez Yeraltı Şehri ve Dulkadirli Yeraltı Şehri'dir.

Kırşehir Dulkadirli Yeraltı Şehri
DULKADİRLİ YERALTI ŞEHRİ

İl merkezinin 50 km kuzeyinde yer alan yeraltı şehrinin girişi, 22 km uzunluğunda tonoz şeklinde bir tünel ile başlar ve 30x50 metre uzunluğunda, yaklaşık 20 m derinlikte üstü açık bir avluya açılır. Avlunun doğu, batı ve kuzey cephelerinde kaya oyma tipinde oluşturulmuş 5 salon ve 8 oda bulunmaktadır. Alt kata sadece 5 nolu odadan yelpaze biçiminde bir merdivenle inilmektedir. Aynı zamanda bu odada bir su kuyusu da mevcuttur. Galeri bölümünde değirmen taşı olduğu tahmin edilen iki adet taş kütlesi bulunmakta ancak bu taş kütlelerinin, yuvarlak kemer kapıları kapatmak amacıyla da kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. Yine galerinin en sonunda bulunan odada, kuyu içinde küçük bir değirmen taşı daha bulunmaktadır. Aynı odada kaya üzerine kazılmış nişlerle bezenmiş ve Hristiyanlarca kullanıldığı tahmin edilen küçük bir ibadethane de mevcuttur. Yeraltı şehrinin 130 m doğusunda, devamı niteliğinde olan iki avlulu bir yerleşim yeri daha bulunmaktadır. Mimari yapısı ve şehrin planlama özellikleriyle diğer yeraltı şehirlerinden ayrılmaktadır.


Kırşehir Kepez Yeraltı Şehri


Kepez Yeraltı Şehri
Roma döneminde M.S. 2.yüzyılda Hristiyanlık bu bölgede hızla yayılmış, puta tapanlarla, Hristiyanlar arasında büyük bir mücadele yaşanmıştır. Kapadokya bölgesinde 3. ve 4. yüzyıllara ait Hristiyanlar'ın yoğun baskıdan korunmak, sığınmak ve ibadet etmek amacıyla yaptığı pek çok yeraltı şehri vardır, bu şehirler kayalara oyularak gizlenme ve korunma imkanı sağlamıştır. Kırşehir sınırları içinde bu şehirlerden çok sayıda bulunmaktadır; bu yer altı şehirlerinden en önemlileri ise; Mucur Yeraltı Şehri, Kepez Yeraltı Şehri ve Dulkadirli Yeraltı Şehri'dir.

KEPEZ YERALTI ŞEHRİ

Kırşehir ili, Mucur ilçesine bağlı Kepez Köyü sınırları içerisinde bulunan Kepez Yeraltı Şehri, Ankara-Kayseri karayoluna 14 km, Kırşehir-Aksaray karayoluna 10 km mesafededir. Kapadokya bölgesinin en düzenli yeraltı şehirlerinden bir tanesi olan Kepez Yeraltı Şehri, mimarisi ve iki farklı renkte olan toprak yapısıyla ziyaretçilerin ilgi odağı haline gelmiştir. Dikdörtgen şeklinde üçerli gruplar halindeki salonlar ve bu salonları birbirine bağlayan galeri ve tünellerden oluşmaktadır. Kırşehir Valiliği'nin desteği ile 2002 yılında yeraltı şehrinde kazı ve temizlik çalışması yapılmış; bu çalışma sonucunda, yeraltı şehrinin büyük bir kısmı ortaya çıkarılmış ve temizlenmiştir. Ayrıca, ışıklandırma sistemi ile yön levhaları da yerleştirilmiştir.  

Kırşehir Mucur Yeraltı Şehri

KIRŞEHİR YER ALTI ŞEHİRLERİ
Mucur Yeraltı Şehri

Roma döneminde M.S. 2.yüzyılda Hristiyanlık bu bölgede hızla yayılmış, puta tapanlarla, Hristiyanlar arasında büyük bir mücadele yaşanmıştır. Kapodokya bölgesinde 3. ve 4. yüzyıllara ait Hristiyanlar'ın yoğun baskıdan korunmak, sığınmak ve ibadet etmek amacıyla yaptığı pek çok yeraltı şehri vardır, bu şehirler kayalara oyularak gizlenme ve korunma imkanı sağlamıştır. Kırşehir sınırları içinde bu şehirlerden çok sayıda bulunmaktadır; bu yer altı şehirlerinden en önemlileri ise; Mucur Yeraltı Şehri, Kepez Yeraltı Şehri ve Dulkadirli Yeraltı Şehri'dir.

MUCUR YERALTI ŞEHRİ

Mucur Yeraltı Şehri, Kırşehir ili, Mucur ilçesi, merkez Solaklı mahallesi içerisinde bulunmaktadır. Roma döneminde savaş ve baskınlar sırasında halkın korunması amacıyla yapıldığı bilinmektedir. Yumuşak kayalara oyularak yapılan yeraltı şehri, yerden 7-8 metre derinliktedir. Kırşehir Aşıkpaşa Türbesi yakınlarına kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Yeraltı şehri bugüne kadar temizlenen oda, salon ve koridorlarıyla geniş kapsamlı bir görünümde olup, dikkat çekicidir. 42 odaya sahip olan yeraltı şehrinde bir mekandan diğerine geçmek için yapılmış ve insanların ancak eğilerek ilerleyebilecekleri genişlikte olan dehlizler, daha çok küçük baş hayvanların barınabileceği genişlikte olan ahırlar, ibadet yerleri, dehlizleri bölmek, herhangi bir saldırı durumunda odaları kapatabilmek amacıyla yapıldığı tahmin edilen büyük hacimli ve dairesel şekilli taş kütleler olan kapak taşları ve yer üstüne açılan havalandırma ve duman bacaları bulunmaktadır.

Kırşehir Üçayak Kilisesi


Kırşehir Üçayak Kilisesi
Kırşehir'in 37 km kuzeyinde, Kırşehir-Yozgat karayoluna 5 km uzaklıkta bulunan Taburoğlu Köyü yakınındadır. Bizanslılara ait olduğu sanılan Kilise, tuğladan yapılmıştır. İstanbul kilise mimarisi tarzındadır. Yapım tarihi 1150 olarak bilinmektedir. Kilise'nin ortodoks kilisesi olduğu düşünülmektedir. Sağlam bir yapıya sahip olmasına karşılık, değişik etkenler sonucunda birçok yeri yıkılmıştır.  

Kırşehir Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi

Kaman Arkeoloji Müzesi Girişi
Kalehöyük, Kırşehir ili Kaman ilçesinin 3 km doğusunda, Kaman Kırşehir karayolunun hemen kenarında yer almaktadır. Höyük 280 m çapında, 16 m yüksekliğinde tipik bir Anadolu höyüğüdür. Kaman Kalehöyük kazılarını, Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi Başkanı ve Kaman Kalehöyük Kazı Heyeti Şeref Başkanı Prens Takahito Mikasa, 31 Mayıs 1986 günü başlatmıştır. Dr. Sachiro Omura başkanlığındaki kazı halen devam etmektedir. Burada yapılan kazılar, Kırşehir'in bilinen en erken yerleşim tarihine ışık tutmaktadır. En erken yerleşim, erken bronz çağına tarihlendirilmektedir. Kalehöyükte bugüne kadar saptanmış kültür katmanları şu şekilde özetlenebilir.

1.Kat: Osmanlı Dönemi (15-17 yy.)
2.Kat: Demir Çağı (M.Ö. 12-4 yy.)
3.Kat: Orta ve Genç Bronz Çağı (M.Ö. 20-12 yy.)
4.Kat: Erken Bronz Çağı (M.Ö. 23-20 yy.)

Kazı alanının hemen yanında Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü ve Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi yer almaktadır. Ayrıca, kazı alanının yanında, Japonya sınırları dışındaki en büyük botanik bahçe olan ve Kalehöyük'te kazı çalışmalarını yürüten Japonlar tarafından yapılan Japon Bahçesi (Mikasanomiya Anı Bahçesi) yer almaktadır.

JAPON ANADOLU ARKEOLOJİ ENSTİTÜSÜ

Enstitü; Kaman ilçesi, Çağırkan beldesinde, Kalehöyük kazı evinin yanında bulunmaktadır. Enstitü'de; araştırma, depo ve lojman bölümü olmak üzere 3 bölüm vardır. Araştırma bölümü, kazıyla ilgili çalışmalar ve diğer araştırmalar için çeşitli laboratuvarlar, çalışma odaları, kütüphane, konferans salonu ve fotoğrafhaneyi içermektedir. Bu enstitünün çalışma amacı; arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarını yürütmek, kazı ve araştırmalardan elde edilen bilgileri ve eserleri incelemek ve yayınlanmasını sağlamaktır. Ayrıca bölge halkına; eski Anadolu tarihi hakkında bilgi aktararak, tarihi miraslarına sahip çıkmalarını sağlamak da Enstitü'nün en önemli amaçlarından biridir.

KAMAN KALEHÖYÜK ARKEOLOJİ MÜZESİ

Japan Hükümeti'nin ''kültürel mirası koruma programı'' kapsamında verdiği karşılıksız hibeden yararlanarak yaptırılan Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi, Kalehöyük'ün kendi formundan esinlenerek höyük görünümünde tasarlanmıştır. Gelen ziyaretçilerin kazı yöntemlerini ve aynı anda kazıda çıkarılan eserleri görme imkanı sağlayacak şekilde mimarisi düzenlenmiştir. 1500 m² kapalı alana sahip müze; 830 m² açık ve 470 m² kapalı sergi salonları, eserlerin inceleme-araştırma fotoğraflama ve restorasyonuna imkan tanıyan laboratuvar, audiovisual sergileme imkanı, konferans köşesi, kütüphane, depo ve idari bölümlerden oluşmaktadır. Müzenin ısıtılması, aydınlatılması, güvenliği ve kullanılacak malzemelerin seçiminde bölgenin iklim koşulları göz önünde tutularak gerekli çalışmalar yapılmış, bina kullanılırken en ekonomik çözümler düşünülerek mimari, tesisat ve kullanım ile ilgili projeler hazırlanmış ve uygulamaya geçirilmiştir.
Japon Bahçesi - Kaman
JAPON BAHÇESİ (MİKASANOMİYA ANI BAHÇESİ)
Dünya'nın Japonya sınırları dışındaki en büyük Japon Bahçesi olan anı bahçesi. Kaman ilçesi, Çağırkan Beldesi, Kalehöyük kazı alanının yanında bulunmaktadır. Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi tarafından 1993 yılında, Japonya Prensi Takahito Mikasa'nın Kalehöyük Kazı Çalışmalarını anısına ve bölge halkına rekreasyon alanı yaratmak amacıyla yapılmıştır. Japon Bahçesi, Japonya sınırları dışında bulunan en büyük botanik bahçedir ve her yıl giderek daha çok ziyaretçi çekmektedir.  

Haftalık En Çok Okunanlar